TETSAVE : ZİLLER VE SESSİZ PÜSKÜLLER - ŞABAT ZAHOR

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
20 Şubat 2013 Çarşamba

Talmud, Arahin 16/A’da Kohen Gadol’un giydiği entarinin Laşon ara günahı konusunda insanları teşuva yapmaya yönlendireceği mesajını verdiğini öğretir. Bu tamamen entarinin nasıl tasarlandığı ile yakından ilgilidir. Entarinin altına monte edilmiş olan zillerin çıkardığı sesler aslında Kohen Gadol’un Kodeş Akodaşim’e girdiğinde canlı olduğunu göstermesi açısından önem taşımaktadır. Ancak aynı zamanda Tanrı’nın “bu sesli giysi sesle yapılan günahları temizlesin” sözünü çağrıştırması açısından da önemlidir. Bu arada entarinin her zilinin yanında nar şeklinde ses çıkarmayan bir obje de vardır. Hafets Hayim bu objeye dikkat çekerek bunun ziller arasında bulunmasının nasıl bir anlam içerdiğini sorgulamaktadır.

Teilim 58/2’de “dürüstlük sözleri etme zamanında gerçekten sessiz mi kalacaksınız” şeklinde bir pasuk vardır. Bu pasuğa Gemara Masehet Hulin 89/A’da bilgeler şöyle bir açıklama getirirler: Bir insanın dünyadaki görevi nedir? Kendisini sessiz yapmak. Bu kuralın Tora tartışması söz konusu olduğu zaman da geçerli olduğunu düşünebilirsiniz ancak kutsal yazılar (bir başka deyişle Teilim’deki bu cümle) dürüstlük sözleri etme zamanından söz etmektedir. İnsanın bazen kendisini mutlaka tutması ve kontrol ederek sessiz kalması gereken zamanlar vardır. Ancak bazen de konuşmak için o andan daha iyi bir zaman yoktur. İşte Hafets Hayim bizlere entarinin sesli ve sessiz objelerinin bir arada bulunması konusunu anlatırken söz etmek istediği de budur. Özellikle Tora konuşma zamanları tartışma ve fikrini beyan etme zamanıdır. 

Rabi Yaakov Menken yeşivaya  girişinin ilk günlerinde yeşiva başkanının verdiği ‘Haftanın Peraşası’ dersine katılır. Burada Tora’nın yazım kuralları tartışılmaktadır. Roş Yeşiva birden sütunun hemen başına yazılması gereken ‘bet’ harfi ile başlayan sözcüğü unutuverir. Mümkün değil gibi görünür ama unutmuştur işte. Yeni gelene sorar. Aklına ‘bet’ harfi ile başlayan sütun başı bir kelime geliyor mu diye. Yeni öğrenci “Bereşit” der ve Rabi gülümser. Yeni arkadaşınız haklı. Rabi, yeni bir öğrencinin kendisine bunu hatırlatmasından utanmış mıdır? Elbette hayır. Tora öğrenimi “konuşulması, tartışılması ve herkesin katılması gereken” bir zamandır ve entarinin eteklerindeki ziller ile temsil edilmektedir. Ancak söz konusu laşon ara ve boş şeyler olduğu zaman insanın yapması gereken nar şeklinde dokunmuş püsküller kadar sessiz durabilmektir. Çünkü D. Twerski sözlerin ağzımızda iken kendi kontrolümüz altında olduklarını ancak ağızdan çıktıktan sonra atılmış bir ok gibi olduklarını öğretir. Yani kişi artık sözlerinin kölesi durumundadır.

Raban Şimon ben Gamliel, Pirke Avot’ta şöyle öğretir: “Hayatım boyunca her zaman bilgelerin yanında bulundum. Vücut için sessizlikten daha iyi bir şey bulamadım” der. Kişinin zillerin temsil ettiği gibi kutsal şeyleri konuşması ve püsküllerin temsil ettiği gibi boş şeylerden, laşon ara’dan uzak kalması gerekir. Bu insana şalom yani barış sağlayacaktır. Mişna, Tanrı’nın Bene Yisrael için şalom kadar büyük bir hediye verdiğini öğretir.

Rabi Hayim Palaçi ‘Tohahat Hayim’ adlı eserinde kişinin özellikle ağzından lanet çıkarmamak konusunda çok hassas olması gerektiğini söylemektedir. Rabi aynı kaynakta ağzından lanet çıkaran kişinin aslında kendisini lanetlediğini ve bunun hayatını olumsuz etkileyebileceğini öğretmektedir.

Tora öğrenimine geç yaşta başlayanlar bir süre sonra sahip olduğu aklın, olgunluğun, eğitimin ve tecrübelerin Tora’yı anlamak konusunda kendisine bir garanti sağlamadığını görmektedir. Tora sanki “kapalı bir kitap” gibidir. Bir süre sonra anlamaya başlar ki “kişinin kendini Tora’ya kanalize etmesi Tora öğrenimi ile aynı şey değildir.”

Tora öğrenimi daha büyük çaba gerektirir. Utanmadan sormayı entarinin eteklerindeki ziller gibi konuşmayı tartışmayı gerektirir. Burada küçümsenecek veya aptalca olabilecek soru yoktur. Her soru Rabi tarafından uygun şekilde yanıtlanır. Konuşmak, derse katılmak, soru sormak ve ne düşündüğünü söylemek, Tora derslerinde yapılması gerekenlerdir. Hem kendimize hem çevremize böylelikle büyük katkı sağlamak mümkündür.