Ulus Musevi Lisesi’nin Ekip Norma Razon ile birlikte düzenlediği Anne Baba okuluna Aralık ayında kayıt olduk.
Evet, oğlumuz Eytan neredeyse iki yaşına basacaktı ve biz yaşamın her anının tadını çıkartırken yeni bilgileri de depolamanın keyfine varıyorduk.
Fakat bu sefer öğreneceklerimiz okul ortamında olacaktı. Uzun lafın kısası bu kışın başında ‘Anne Baba Okulu’na katılan ‘şanslı’ ebeveynlerdendik, tıpkı diğer birçok çift gibi.
Eğitim beş haftayı kapsıyordu. İlk hafta konferans salonuna girmeden arkadaşımızla orada buluşmuş ve bizlerle aynı dönemde olduğunu öğrendiğimiz daha birçok arkadaşımızla da karşılaşmıştık. Ortam gayet sıcak ve güzeldi.
Her hafta konferanslar öncesi kısa sohbetler yapma şansımız oluyordu.
Meraklı ebeveyn gözleri hep yeni bir bilgi ararken ortak noktalarda buluşmak aslında tek olmadığımızı anlamak, mutlulukları, şaşkınlıkları ve hissettiklerimizi söze döktüğümüzde bizi anlayabilen birilerinin olduğuna şahit olmak bir nebze nefes almamızı sağlıyordu.
Mevsim itibariyle herkeste aynı sorunlar, bitmeyen nezle ve grip modu, iştahsızlık en üst seviyedeyken bu duruma bağlı olarak evde kalma haliyle aşırı hareketlenen çocuklarımızın neredeyse düz duvara tırmanacakları ise bizleri en çok güldüren hikâyelerdi.
Hayatın Provası: Oyun ilk haftanın dersiydi. Bir çocuk için oyunun ne anlama geldiğini irdelerken çocuğumuza oyun süresince nasıl ve ne kadar süre ona eşlik etmemiz gerektiğini, içinde bulunduğu gelişim dönemini göz önünde bulundurarak hangi oyuncakların onun gelişimine katkıda bulanacağını, I-pad, I- phone, ve diğer birçok akıllı telefonlarda bulunan sanal oyunların bebek ve çocuklardaki etkisini tartıştık.
Belli oyuncakları ve aynı tip oyunları tekrar eden bebek ve çocukların takıntılı mı oldukları ise ayrıca değinilen bir konu oldu.
İkinci hafta ‘Acısıyla tatlısıyla Anne Babalık serüveni’ konulu konferansı dinledik. Eğitmenler, sıcak ve sevgi dolu bir yuva ortamında aile olmanın çocuğun üzerindeki tartışılmaz etkisini, çocukların yanlış tutumları karşısında ebeveynlerin nasıl hareket etmesi gerektiğini ve bunun sonucunda bazı hareketlerini çocukta kalıcı izler bırakabileceğini yorumladılar. Ayrıca ‘Çocukerkil Aile’nin nelere yol açacağını da ele aldılar.
Çocuğun, fiziksel ve duygusal olarak gelişimsel sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlamasının ileride kendini tanıması ve en iyi şekilde ifade edebilmesine neden olacağını yineledik.
Bir çocuk neye ihtiyaç duyar konulu konferans ise birçoğumuzda anne ve babalarımızın bizlere vermeye çalıştıklarını ve aslında bizim bunları farklı bir yol izleyerek çocuklarımıza edindirmeye çalıştığımızın göstergesi olduğunu gördük. GÜVEN kavramının aslında; sevgi, ilgi, sınır çizme, zaman kavramı, öfke ve kızgınlık ibareleri, üzüntü ve sorumluluk duygularının bir sonucu olduğunu yineledik. “Sevginin kontrol etme silahı olmadığı ve hiçbir duyguyla koşullandırılmayacağını öğrendik. Unutulmaması gereken başka bir nokta ise tüm bu öğretilerin ‘adım adım’ yaşanması gerektiğidir.
Bir diğer konferansta ise çocuklarda öğrenme, davranış ve beyin gelişiminin nasıl ilerlediğini Prof. Dr. Yankı Yazgan ile ele aldık. 0-2 yaş döneminde çocuklar en çok bakıma ve ilgiye ihtiyaç duyarlar. Bu dönemde her bir çocukta uyuma beslenme ve tuvalet alışkanlıkları oluşur. Ebeveynlerin çocuklarına verecekleri talimatlar çok kısa ve net olmalı. Ayrıca krizler anında da ‘Aynalamak’ başka bir deyimle duyguları anladığımızı göstermek çocuğu rahatlatacak en önemli noktalardan biridir.
Çocuklara her fırsatta hareket alanı verirken kural koymanın da gerekliliğini öğrendik.
Beşinci haftanın söyleşi konusu ise konferanslar boyunca yanıt aranılan sorulara yinelenen ve farklı bir anlatımla dile getirilen yanıtlardı. Prof. Dr. Norma Razon, sağlıklı gelişim evrelerinde ebeveyn olarak bizlerin, davranışlarımızla çocuğumuzun gelişimine katkıda bulunmamız gerektiğini, yaşanılan duygusal gelgitlerde ve özellikle yaş dönemlerindeki krizlerde onun duygularına tercüman olmamızın kurulabilecek en doğru iletişim seçeneği olduğunu vurguladı.
Her ebeveyn, çocuğunu yetiştirirken, belirli dönemlerde ailesinin yanı sıra bir danışmana ihtiyaç duyabilir. Doğru kişiyi bulmak, sadece kitabî bilgilerle değil deneyimleriyle bizi aydınlatabilen danışman o dönem içinde bize yardımcı olabilir.
Yıllar önce anne babama bazı sorular sorduğumda bana verdikleri cevap: “Anne olunca anlarsın” idi. Anne olduktan sonra ne demek istediklerini daha özümseyerek anladım. Hayatının çok büyük bir kısmını evladının gelişimine ayırmanın ne demek olduğunu gördüm.
Sıcak bir yuva ortamında sağlanacak koşulsuz sevgi, paylaşma duygusu, seçim özgürlüğü, bireyi kendine güvenli ve mutlu kılacağına inanıyorum. Tüm bu bilgileri özünde barındıran bireylerin yetiştireceği çocukların da tutarlı, özgür, mutlu, kendine güvenli bireyler olacağı yadsınamaz.
Bugünün ebeveynleri olarak bizler ise tüm bu çabalarımızın yanıtını en az yirmi yıl sonra alacağız.
Seminerler sonunda her katılımcıya diplomaları dağıtıldı. ‘Anne Baba’ olmanın sembolik diplomasını almış olduk Asıl diploma ne zaman alınacak diye düşününce gülümseyerek Eytan Bey’in vereceği teşekkür öpücüklerini ve baba olacağı günü düşlüyorum.