Üç maymun simgesini hepimiz biliyoruz. Kimi yerde bir heykel, bir fotoğraf, bir obje ya da bir biblo olarak karşımıza çıkar. Bu maymunlardan biri elleriyle gözlerini, ikincisi kulaklarını, üçüncüsü de ağzını kapatmıştır. Birçok gelenekte yer alan bu simge, her birimizde farklı düşünceler çağrıştırmasına karşın, genel bir görüş “görmedim, duymadım, söylemedim” sözlerinin somut bir şekilde ortaya konmuş olmasıdır. Hani bir de üç maymunu oynamak deyişi vardır ya... Görmemize, duymamıza, bilmemize karşın, bir sorumluluk ya da bir risk almaktan kaçınarak kendimizi o konudan uzak tutmaya çalıştığımızı belirtir.
Üç maymun felsefesinin uzak Asya kaynaklı olduğunu biliyoruz. Bunu Japonya’da Budist rahipler uygularmış. Bu felsefenin figürü olan, birinin gözünü, diğerinin kulağını, ötekinin da ağzını kapattığı üç maymun heykelinin iletisini şöyle açıklıyorlar:
- Harama, kötüye bakma,
- Kötüyü dinleme,
- Pişman olacağın kötü sözler söyleme.
Görüldüğü gibi bu simgeye farklı yorumlar katarak kendimize göre anlamlarını zenginleştirebiliriz.
Bu simgeye kaynaklık ettiği sanılan eski bir Japon söylencesini de anlatalım:
Çok eski zamanlarda bir dağın yamacında iyi ve akıllı bir maymun kral, diğer yamacında da şeytan yaşarmış. Kralın yaşlı olmalarına karşın çok da akıllı üç danışman maymunu varmış. Topluluğun inançlarına göre öbür yamaçta yaşayan şeytanı gören ve sesini duyanlar sonsuza kadar lanetlenip taş kesilir, maymun krallığı da felakete uğrarmış.
Bu üç danışman maymun bir gün kralları için tepede az bulunan çiçekler ararlarken çalıların arasında bir hışırtı duymuşlar. Merakla çalıları aralayıp baktıklarında şeytanla yüz yüze gelmişler. Şeytan çirkin sesiyle çığlıklar atmaya başlamış. Maymunlardan birincisi onu görmemek için elleriyle gözlerini kapamış, ama şeytanın sesini duymuş. İkincisi kulaklarını kapamış ama o da istemeden şeytanı görmüş. Üçüncüsü ise bir anda donmuş gibi hiçbir şey yapamamış, bu yüzden şeytanı hem görmüş hem de sesini işitmiş. Bu ölümcül sırdan da kimseye bahsetmemek için iki eliyle hemen ağzını kapatmış.
Taş kesileceklerinin beklentisi içinde bir söğüt ağacının altına gizlenmişler. Orada saatlerce korkudan titreyerek, hareketsiz kalmışlar. Gece yarısı olmuş. Krallarını ve halkını tehlikeye atma kaygısıyla, bu sırrı kimseye söylemeyeceklerine dair birbirlerine söz vermişler. O günden sonra insanlar ne zaman gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatmış üç maymun görseler, onların şeytanı görmüş ve duymuş olduklarını, ama toplumun çıkarları uğruna bunu bir sır olarak sakladıklarını anlamışlar.
Toplumun içinden birkaç kişi, bireysel ya da ortak çıkarlar için üç maymunu oynayabilir; ama bizi en çok düşündürmesi gereken şu olmalı:
Toplumun büyük bir çoğunluğu korkunun, sindirilmişliğin, baskının etkisiyle gözlerini, kulaklarını, ağızlarını yummak zorunda kalıyorsa, sanırım bu simgeye yeni anlamlar yüklemek gerekiyor.