Siyonizm nedir?

´Siyonizm´, Yahudi milletinin, tarihteki Yahudi devletinin sınırları içinde, kendi kaderini tayin etme hakkını bir devlet kurarak gerçekleştirme ülküsünün ideolojisidir.

Denis OJALVO Köşe Yazısı 0 yorum
7 Mart 2013 Perşembe

‘Siyonizm’, Yahudi milletinin, tarihteki Yahudi devletinin sınırları içinde, kendi kaderini tayin etme hakkını bir devlet kurarak gerçekleştirme ülküsünün ideolojisidir. Terim olarak siyasal bilimler jargonuna 1893 yılında Nathan Birnbaum’un yayınladığı “Die Nationale Wiedergeburt der Juedischen Volkes in seinem Lande als Mittel zur Loesung der Judenfrage” (“Yahudi Sorunu’nun Çözümüne Yönelik Olarak, Yahudi Halkının, Anavatanında Yeniden Doğuşu”) isimli risalesi ile girmiştir. Nathan Birnbaum daha sonra “Siyonizm”i siyasi bir hareket haline getirecek olan Herzl ile işbirliği yapmıştır.

Hukuk doktoru ve Viyanalı bir gazeteci olan Theodore Herzl, Avrupa’daki Yahudi sorununun çözümünü asimilasyonda gören laik yapıda bir kişi iken, 1895 yılında Fransız ordusuna ihanette bulunmak iftirasına uğrayıp mahkûm olan Yahudi asıllı Yüzbaşı Alfred Dreyfuss hadisesinden sonra fikir değiştirmiş ve Yahudi Sorunu’nun ancak Yahudilerin kendilerine ait bir devletin kurulmasıyla çözülebileceği kanaatine varmıştır. Bu inancını 1896 yılında yazdığı “Der Judenstaat” Yahudi Devleti isimli kitabında islemiş ve bu fikrini eyleme geçirmek üzere 29 Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel kentinde I. Siyonist kongresini toplamıştır.

Ancak Siyonizm’in ismi yeni olmakla beraber, tarihte toprağından müteaddit defalar sürülmüş olan Yahudi halkının toprağına dönme ve bağımsız olma gayretleri dünya tarihine mal olmuş ve belgelenmiş bir vakıadır.

TARİH BOYUNCA SİYONİZM

Yahudilerin, 3300 sene evvel yaşanmış Mısır esaretinden kurtuluşlarını kutladıkları Hamursuz bayramı Yahudilerin Hz. Musa liderliğinde hürriyete kavuşmalarını ve İsrail toprağına dönüşlerinin menkıbesini anlatır: “Bugün Mısır’da köleyiz, seneye İsrail topraklarında hür insanlar olacağız”.

Tevrat’ın 137. Mezmur’u ise Babil krallığının Yehuda Krallığı’nı 586’da ele geçirerek Kudüs’ü (Yeruşalayim) ve Tapınak’ı yerle bir edişini ve Yahudi halkının Babil’de sürgünde yaşadığı acıları işler. Babil Sürgünü MÖ 586-538 yılları arasındadır. Yahudiler, “Babil ırmakları kıyısında oturup Siyon’u andıkça ağladık; Çevredeki kavaklara lirlerimizi astık. Çünkü orada bizi tutsak edenler bizden ezgiler, bize zulmedenler bizden şenlik istiyor, “Siyon ezgilerinden birini okuyun bize!” diyorlardı. Nasıl okuyabiliriz RAB’ın ezgisini el toprağında? Ey Yeruşalayim, seni unutursam, Sağ elim kurusun. Seni anmaz, Yeruşalayim’i en büyük sevincimden üstün tutmazsam, Dilim damağıma yapışsın!” ağıtını dünya edebiyatına armağan etmişlerdir.

Bu ağıt günümüzde dâhil her Yahudi düğününde tekrarlanır: Damat evlenirken Yeruşalayimin yıkılışını sembolize eden bir bardak kırar ve en mutlu gününde bile Yeruşalayimi unutmadığını tekrarlar.

M.S. 70-135 yılları arasında vuku bulan ve 1948 yılında İsrail Devleti’nin kuruluşuyla sona eren Roma sürgünü ise etkilerini halen sürdürmekte. Yahudilerin Anavatanlarına dönme çabaları, Yakın tarih sayılabilecek 1666’da ihtida eden Sabetay Sevi hareketinin ana motifi olmuştur.

Modern zamanlardaysa, Marx’ın ‘Komünist Manifesto’ sunun 1848 yılında yazılmasında etkisi olan ve “Din kitlelerin afyonudur” deyimi ile Marksist terminolojiye katkıda bulunan Moses Hess, İtalyan birliğinin kurulmasını ve Almanya’da antisemitizm’in depreşmesini müteakip Yahudi köklerine dönerek 1862 yılında “Rome and Jerusalem; The Last National Question”, (Roma ve Kudüs: Son Milli Mesele) isimli risalesini yazmış ve sosyalist nitelikli bir Yahudi devleti kurulması fikrini işlemiştir. Sosyalist eğilimli genç Yahudiler, 1881’de Rusya’da meydana gelen “Pogrom”ları (Yahudi köylerinin yağmalanması olayları) müteakip 1882 yılında Hovevei Zion (“Siyon Aşıkları”) örgütünü kurarak, zirai yerleşimler kurmak üzere Osmanlı idaresindeki İsrail topraklarına dalga dalga göç etmişlerdir.

Aynı yıl ismini Tevrat’taki İşaya (2:5) ayetinden alan BILU “Beit Ya’akov Lekhu Ve-nelkha” (Yakup’un Evi, gidelim !) hareketi gene aynı amacı güdüyordu. Gene aynı yıl (1882) Leon Pinsker, anonim olarak yayınladığı Almanca “Autoemanzipation” (Kendini Özgürleştirmek) isimli risalesinde, Rus Yahudilerine hitaben, Yahudi Halkının bilinçlenmesi ve kendi toprağında bağımsızlığı için mücadele etmesi çağrısını yapıyordu.

Ortaçağ ve Yeniçağdaki Yahudilerin Kudüs’e ölmek için göçmelerine karşılık, Yahudilerin Filistin’e yeni bir yaşam kurmak için göçleri, 1856’da Yahudilere ziraat öğretmek için Kudüs dışında toprak satın alan ve 1860’ta Kudüs’teki Yahudi mahallesini ıslah ettiren İngiliz Yahudi yardımseveri Sir Moses Montefiore’nin desteği ile başladığını söyleyebiliriz.

1870 yılında Mikveh Israel (İsrail’in Ümidi) Ziraat okulunun kurulması, 1878 yılında ünlü Yahudi banker Rothschild’in zirai yerleşim birimlerini finanse etmesi, 1880’li yıllarda Rusya’da yapılan Yahudi mezalimi Pogrom’lar 1882 yılında “Hovevei Tziyon”(Sion Aşıkları) derneğinin göç dalgaları örgütlemesiyle neticelenmiş ve Yahudilerin İsrail topraklarına geri dönüşleri fiilen başlamıştı.

Herzl’in getirdiği yenilik, Yahudilerin bir devlet kurma ideallerini siyasi bir çerçeveye oturtması ve bu yönde bir örgütlenmeye gitmesi olmuştur. Yani Herzl, zaten gelişmekte olan bir oluşumun uluslararası alana taşınmasına ve Siyonist hareketin bir aktör niteliği kazanmasına liderlik etmiştir. 

1 Yorum