NEDİM BÜYÜKABOLAFYA
Aslında bahara yaklaştığımız bu günlerde sizlere daha mutlu ve huzurlu konulardan bahsetmeyi ben de isterdim. İnşallah başka bahara… Eğer sizler de Türkiye’deki spor olaylarını takip ediyorsanız, Türkiye’ye sporda bahar gelme olasılığı gittikçe azalıyor.
Şampiyonlar Ligi elemelerinde ManU- Real Madrid maçında Sir Alex Ferguson ile Jose Mourinho’nun maç devam ederken saha kenarında muhabbet etmeleri, yine Jose Mourinho’nun Galatasaray soyunma odasına girip iki hafta sonra rakibi olacak takıma başarılar dilemesi Türkiye’deki futbol anlayışına, en azından bugün için oldukça uzak görüntüler.
Geçen yazımda anlatmaya çalıştığım üzere bu topraklarda spor ve skor karıştırıldığında sürece spora baharın gelme zamanı gittikçe uzuyor.
Bazen anlamakta zorluk çekiyorum. Taraftarın yaptığı anlamsız bir hata sebebiyle takımının sahası kapatılıyor. Taraftar öyle bir hata daha yapıyor ki takım seyircisiz oynanan maçta bir daha seyircisiz oynama cezası alıyor. Aslında bu taraftara kulüp tarafından ödül verilmeli, çünkü bu olay dünya futbol literatüründe bir ilk olmuştur.
Son zamanlarda ülkemizde bir ‘çilek’ modası başladı.
‘Öyle bir çilek’, ‘şöyle bir çilek’ ya da ‘nasıl bir çilek?’ Tarif edilen bu çilek az bulunan kokulu Osmanlı çileği değil herhalde. O kadar lafı edildiğine göre daha kıymetli olmalı.
Ancak bana kalırsa çilek alınmadan önce aşçı ve mutfak düzenlemesi doğru yapılmalı. Çilek mutfağa uygun mu? Ya da mutfak düzeni bu çilek için uygun mu? Bana kalırsa Sneijder Galatasaray’a uygun bir çilek olmadı.
Adamı takip ediyorum, sanki başka bir dilde futbol oynuyor. Takımda Sneijder’in dilinden anlayan tek kişi Muslera gibi… O da zaten kaleci, Sneijder’le aynı dili konuşmak zorunda değil.
Lütfen siz de Sneijder’i daha dikkatli takip edin. Adam topu atılması gereken en uygun noktaya atıyor, ama şimdiye kadar top o noktada kimseyle buluşamadı. Neden? Çünkü bizde o noktayı görecek göz, algılayacak kapasite daha yok. Maç sonunda istatistiklere bakın Sneijder’in ayağa attığı tüm toplarda isabet var, ama forveti pozisyona sokacak tüm toplar isabetsiz. Çünkü bizde algıda yetersizlik var. Bu nedenledir ki Sneijder’i Türk futboluna pek yakıştıramıyorum.
Türk futbolunda bir de Aziz Yıldırım muamması var. Bana göre Aziz Yıldırım da başka bir dünyada yaşıyor. Ayrıca Sayın Aziz Yıldırım’ın tek derdinin de Fenerbahçe olduğunu düşünmüyorum. Sayın Yıldırım’ın başka sorunlarının olduğunu düşünüyorum. Bu sorunlarını gizlemek ve bu problemlerin kendisine zarar vermesini engellemek için Fenerbahçe kalkanını kullanıyor. Elindeki borazanla her zaman ‘Fener, Fener’ diye çığırtkanlık yaptıkça kendisini kalkanının içine daha iyi gizlendiğini düşünüyor.
Fenerbahçe şike suçlamalarından aklanmış olabilir, fakat Aziz Başkan’ın çete kurmak suçlaması ile davası tam olarak bitmiş değil. Futbol kulislerinde hakim olan görüş dava görüşmeleri Fenerbahçe’ye UEFA ile sorunlarında ve şu anda devam eden UEFA maçları süresinde zarar vermemek amacı ile askıya alınmış, Aziz Yıldırım’ın başkanlık görevi sona erdikten sonra yarım kalan davaların devam edeceği yönünde.
Anlaşıldığı üzere ne Sneijder, ne de Aziz Başkan Türk futboluna uygun değiller.
Hepinize kalabalık, bereketli ve çoğalan Pesah Sederleri dilerim…