Birinci Reçete: Geçmiş üzerinde pek uzun düşünmelerden kaçının!
Her konuda o denli çok kitap yayınlanıyor ki, onlardan keyif aldıklarımı okumaktan, eskilere dönmeye pek şansım olmuyor. Geçenlerde kitaplığımı karıştırırken, en az kırk yıl önce alıp okuduğum André Maurois’nın iki kitabına takıldım: Duygular ve Adetler ile Yaşamak Sanatı. Biri 1960, diğeri ise 1947 yılında basılmış. O günlerden bu yana, bu kitaplar yeniden çevrilip basıldı mı, hiç bilmiyorum. Kitapların sayfalarını rastgele çevirdiğimde, eski bir dostla buluşmuş gibi oldum. Bu denemelerde yazar, duygular, gelenekler ve yaşam ile ilgili düşünsel görüşlerini ortaya koyuyor.
Maurois’nın mutluluğu ele aldığı bir yazısından söz etmek istiyorum. Kendi payıma, bu konuda söylenmedik ne kaldı, bilmiyorum; ama yine de bu tür yazılar ilgimi çekiyor. Ünlü yazar, bu duyguya erişmeye yardım edebilecek beş reçete önerir:
Birinci Reçete: Geçmiş üzerinde pek uzun düşünmelerden kaçının!
Maurois, “Dökülmüş bir süt için hiç ağlamayın!” atasözünü anımsattıktan sonra, unutma olmayınca insanın mutluluktan payını alamayacağını, bu yüzden üzerimize daha çok yoğunlaşacağımıza, düşünce ve ilgimizi kendi dışımıza odaklamamızı önerir.
İkinci Reçete: Ruhun sevinci çalışmadadır.
Çalışmak, yaratıcı olmak, insanı mutlu eder. Yazar ayrıca, akıllı insanlar için işin, düşünceden kaçmak olduğunu söyler. Boşta olmak ise, başlı başına bir üzüntü kaynağıdır.
Üçüncü Reçete: İçinde yaşanılacak öyle bir ortam seçiniz ki, oranın çalışmalarıyla sizinkiler aynı doğrultuda bulunmalı ve bu ortam sizinle ilgilenmelidir.
Her zaman sizin gibi düşünen dostlar arayıp bulun. Dindar, ateist, devrimci ya da sanatçı... Mutlu olmak için çok kimsenin hayranlık ve saygısını toplamak gerekmez. Yalnız çevrenizde yaşayanların saygısını kazanmak zorunluluğu vardır.
Dördüncü Reçete: Gelecekte ve şimdiden kestirilmesi olanaksız felaketler tasarlayarak kendimizi mutsuz etmemek.
Geleceği ancak olayları etkileyebileceğimiz zaman düşünmeliyiz. Önceden tahmini olanaklı kılan unsurların olmadığı ya da düşüncenin bu unsurları kavrayamadığı yerlerde, geleceği tahmine kalkışmak çılgınlık olur. Gerçek felsefeler şu anla uğraşır, kaygılanırlar.
Beşinci Reçete: Mutluyken, bu mutluluğu sağlayan unsurları elden kaçırmamak.
İnsanların birçoğu, başarının verdiği sarhoşluk içinde, başarıyı sağlayan önlemleri, ölçülü olmayı ve iyilik gibi erdemleri unuturlar. Başarı onları küstahlaştırır, ağır başlılıklarını yitirtir; kendilerine duydukları bu olağandan çok güven, sağlam işlerinden yüz çevirtmeye neden olur. Kısa zamanda da, ellerindeki birçok olanağı yitirirler.
André Maurois bunların, başka düşünür ve yazarların düşüncelerinden aldığı esinle hazırladığı reçeteler olduğunu söylüyor. Bu konuda her birimiz, bilgi ve birikimlerimiz doğrultusunda kendi tanımlarımızı ortaya koyabiliriz. Doğrusu bu kavramlar üstüne söz ederken, tümüyle farklı görüşlere bile, “Sen de haklısın!” demekle yetiniyorum.
Şu da var: Hazır reçetelerin hangi hastaya uygun düştüğünü söylemek de, ayrı bir tartışma konusu olabilir.
Biz yine sözümüzü Diyojen ile noktalayalım. Neden her zaman mutlu olduğunu sorduklarında ünlü bilge şöyle yanıtlamış:
- Her sabah uyandığımda iki seçeneğim vardır. Mutlu olmak ya da olmamak. Ben her zaman mutlu olmayı seçerim.