Kronik endişe işimize yaramıyor!

Bir duruma doğru heyecan ile ilerlemek veya bir durumdan kaçmak; bu iki konu bizim hep dikkatimizi çeker. Bu durumlar iki türlü işimize yararlar, ya bizi acıtan olaylardan korurlar ya da bizim hayatta kalmamıza beslenip gelişmemize yardımcı olurlar.

Köşe Yazısı
3 Nisan 2013 Çarşamba

Tana ESKİNAZİ ALALU

 

Merak, mutluluk, tatmin olduğunda hedefe doğru heyecan ile ilerleriz.

Endişe, üzüntü, korku olduğunda ise oradan kaçmak, uzaklaşmak isteriz.

Eğer tehlike olabilecek gibi görünüyorsa, önlem almak için yine aynı endişe korku ve üzüntü duygularını kendimize hatırlatırız.

Korku ve heyecanlar geçtikten sonra ise vücut rahatlar, alarm durumundan çıkar ve gücünü depolar.

Bazılarımız kendilerini harekete geçirmekte zorlandıklarını bildiklerinden,  diğerleri de geleceği daha çok kontrol altına alabilmek için, endişelerini hep hafızalarında tutarlar. Karanlıkta elimizde bir fenerle yürürken, feneri nasıl yolumuza tutarsak, dikkati de hep olabilecek kötü tecrübelerde tutarız ki, kendimizi olabilecek tehlikelerden korumak için önem alabilelim.

Bunu yapmanın bir yolu, tehlikeleri devamlı akılda tutmaktır. Böylece beyinde birçok bağlantı ve aynı zamanda beyinin o kısmına bağlı diğer bütün vücut bağlantıları (bunlar sinir hücreleri yoluyla bunu sağlıyorlar) uyarılır. Yani alarma geçer. Her an olabilecek korkutucu olaylara karşı önlem alma ihtiyacı gelecek korkusu ile alakalıdır.

Kişi bir konuya ne kadar önem verir ve o konu hakkında ne kadar güçlü hissederse onu o kadar iyi hatırlar. Bunun sebebi konuyla ilgili duyguları çok iyi hatırlamasındandır. His gelince hafızada olaylar canlanır ve vücutta buna bağlı tüm sinir bağlantılarını harekete geçirir.

İş yerinde bir proje alacaksınız veya çok önem verdiğiniz 30 kişilik bir Pesah yemeği hazırlıyorsunuz. Aklınıza, daha evvel yaptığınız hatalar ve olabilecek diğer durumlardan dolayı nasıl başarısızlığa uğradığınız gelirse (örneğin yeterince erken yemeği ısıtamadım çünkü çocuklar çok gürültü yaptı ve dikkatimi dağıttı) bu projeye ne kadar sıcak bakarsınız veya girişimde bulunmak istersiniz? Bu durumu düşünmek bile istememek sizi rahatlatmaz mı? İşte bizler bu durumda yapacaklarımızı erteleriz veya hiç girişmeyiz.

Diğer taraftan çok heyecanlı olduğumuz ve gerçekleştirmek istediğimiz bir olayı düşünelim… Çok eğlendiğimiz bir arkadaşımızla merak ettiğimiz bir konuda konuşmaya gidiyoruz? Nasıl hissederiz? Bir an evvel gitmek için can atarız, öyle değil mi? Şakalar yaparız, renkli veya hoş giysiler giyeriz, içimizde bir coşku belirir.  Bizi oraya gitmemekten çok az nokta alıkoyar.

Özellikle insanın yaşı ilerledikçe korkular ön plana çıkıyor. Başımıza o kadar çok olay gelmiş oluyor ki önlem almak istiyoruz. Ancak bu sağlık için ne kadar yararlı bir şey? Bir göz atalım.

Beyin korkularla alarmda olunca etrafında neler olup bittiğine pek dikkat etmez.  Kendini otomatiğe alır. Olabilecek kötü bir şey için enerjiyi saklamak ister? Ne olur? Heyecanlanırız, otomatik davranırız ve yanlış yollara saparız, gideceğimiz yeri unuturuz, arabayı kilitleyip kilitlemediğimizi bilmeyiz, vs.

Gerek iş hayatında gerekse günlük hayatta sağlıklı ve doğru kararlar vermek için vücudumuzun enerjiye ihtiyacı vardır. Vücut alarmdaysa, tüm bilgileri toplamaya, elekten geçirmeye, incelemeye ne kadar sabrımız ve enerjimiz olur. Yani doğru karar alma mekanizmalarımız engellenir.

Korkarak bir işe başladığınızda o işi nasıl sonlandırır veya nasıl satarız?. Satış yapmak için heyecana ve inanmaya ihtiyacımız vardır.  Başarısız olacağım korkusu ile satmaya gidersek ne kadar iyi satabiliriz? Karşıdaki, ürünümüzü ne kadar satın almak ister…

Komik bir hikâye anlatayım mı size! Annem sakın alınmasın! Geçen gün yürüyüşe çıkıyorum... Güzel bir gün, keyfim yerinde… Anneme uğradım, ‘yürüyüşe çıkıyorum’ dedim. Annem ne dedi? ‘Dikkat et!’

Yürüyüşe gevşemek için çıkıyorum. Annemin dediği ise, dikkat et?

Niye mi söylüyor? Ayağımı burkarım diye önlem almamı istiyor?

Ne oldu? Vücut alarm verdi! Cevap ne? ‘‘Öff anne!!!’’

Peki, ne yapmak gerekiyor? Korku duygusunu bastırmak işe yaramaz.  Yapılacak iş: Düşünce sürecinize bakmak. Şimdi ne oldu? Anneme niye sinirlendim? Çünkü ben de korktum. Aklıma getirdi. Bu duygu ile ilgili birkaç kelimeyi akla getirmek. Hah! Annem şimdi bunu söyledi. Aklıma getirdi. Kaygılandım, tabii arada da sinirlendim…

Bundan sonrası benim elimde. Bu düşünceyi büyütebilirim ve ne olacak diye detayda kalabilirim. Veya etrafımda olan renklere, kokulara, manzaraya, odaklanabilirim. Nefesime odaklanabilirim ve dikkatimi keyf alabileceğim eğlenebileceğim taraflara çevirebilirim. Bunu yapabilirim. Seçim yapabilirim ve gevşeyerek yürüyüşümden keyif alabilirim. Vücudum gevşer ve bir sonraki yapmak istediğim adıma daha olumlu yaklaşırım.

Peki, sizin seçiminiz ne olacak ‘Oh’lamak mı? Off’lamak mı?’ Sevgiyle kalın.