Evet, bulunabilir!
21-23 Şubat 2013 tarihlerinde Alman Friedrich Naumann Vakfı’nın Türkiye ve İsrail şubelerinin ortak himayelerinde Tel Aviv’de düzenlenen Türkiye-İsrail Sivil Toplum İlişkilerini Geliştirme Çalıştayı’na Türk heyetinin bir üyesi olarak iştirak ettim.
Heyetimizde doktora sahibi üç akademisyen ve İsrail’deki Kudüs İbrani Üniversitesi’nde lisansüstü eğitim görmüş, dolayısıyla da İbranice bilen tecrübeli bir gazeteci vardı. İsrail heyeti ise, üçü doktora unvanlı akademisyen, hükümet danışmanı ve iş adamına ilaveten bir ‘anlaşmazlık çözümü / conflict resolution’ uzmanı ve kamuoyu araştırmaları yapan bir uzmandan oluşuyordu.
Yapılan toplantıda TICSF - Turkish Israeli Civil Society Forum’un kurulması kararlaştırıldı. Türkiye’de sivil toplum faaliyetlerinde bulunan kuruluşlarla seçilmiş özgün konular üzerinde işbirliğine gitme ve bu yolla iki toplum arasındaki temasları arttırma stratejisi benimsendi. Amaç Türkiye – İsrail ilişkilerini siyasi mülahazaların yıkıcı etkisinden korumak ve bunları geliştirmek olarak belirlendi. Çalıştaya ilişkin ek bilgi ve resme Friedrich Naumann Vakfı’nın www.fnst- turkey.org/tr/haberler/192-t%C3 BCrk-israil-sivil-toplum-diyalo%C4%9 Fu-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Ftay%C4%B1 bağlantısından ulaşılabilir.
İsrail seyahatimiz esnasında Tel Aviv’in bitişiğindeki tarihî Yafa şehrinde bir inceleme gezisi yaptık. Şehrin meydanındaki saat kulesi Sultan İkinci Abdülhamit’in cülûsunun (tahta çıkışının) yirmi beşinci yıldönümünü kutlama vesilesiyle, Joseph Bey Moyal’in önderliğinde Yafa şehri sakini Arap ve Yahudiler tarafından 1900-1903 yılları arasında yaptırılmış. Saat kulesi 1965 yılında restore edilmiş.
Abdülhamid'in tuğrası
Resmin yakın planında pencerenin üstündeki yeşilimsi (muhtemelen bronzdan) dikdörtgen kitabe zemininin üzerinde hayal meyal fark edilen bir gölge mevcut. Gazeteci arkadaşıma bunun Sultan Abdülhamit’in tuğrası olduğunu ve mutlaka restore edilmesi için girişimde bulunmamız lazım geldiğini söyledim. O esnada Türkiye – İsrail ilişkileri limoniydi ama bu ilişki henüz ne “Siyonizm bir insanlık suçudur” krizini yaşamış ne de ilişkilerin düzelme umudunu besleyen “Mavi Marmara özrü” dilenmişti. Bir buçuk ay önceki siyasi iklimde böylesi bir projeyi alenen dillendirmek netice vermeyebilirdi. Şimdi ise bunun tam sırası!
Tuğraların restorasyon sürecinin ortak bir Türk-İsrail projesi olarak ele alınmasını öneriyor ve ilgilileri bu çağrıma cevap vermeye davet ediyorum.