Sıcakların henüz çöreklenmediği, ılık esintilerin insanın içine huzur verdiği aylardan Mayıs’tayız. Bulunulan iklime göre değişir elbet, ama buralarda papatyalar çoktan açtı, gelincikler kıpkırmızı renkleriyle yeşilin üzerinde kavislendiler. Doğa, içinde barındırdığı bin bir rengin her tonunu kendisini izleyenler için sergilemeye başladı. Her sene kimine göre eğlence, kimine göre oldukça kutsal olan ve her ne şekilde olursa olsun yüzlere büyük bir gülümseme koyan Hıdrellez yine kapımızı çaldı.
Unutmak ne mümkün… 6 Mayıs akşamı sokaklar çocukların sesleriyle dolmaya başlar. Çer çöp, mobilya parçası, kırık sandalye, insanın burun kanatlarından günlerce kokusu çıkmayan patlak lastikler, belki yırtık bir çarşaf, ama mutlaka bir iki odun parçasıyla o akşama hazırlanılır. Ateşler hava kararmaya yüz tutarken yakılmaya başlanır ki akşamın ortasında göğe en çok yükselen alevin üzerinden atlanabilsin. Büyük şehirlerde yapılan eğlenceler, kırsal kesime nispeten daha az olsa da özellikle Türk devletlerinde yaygın olan Hıdrellez’in kutlanışı, Türkiye’de de kendini gösterir. 6 Mayıs yaklaşmadan önceki hafta büyük bir ev temizliğine girişilir. Temiz olmayan evi Hızır Peygamber’in dolaşmayacağı, ziyaret etmeyeceği varsayılır. Yiyecekler hazırlanır, piknik yapmak için önceden sarmalar yapılır, yufkalar açılır ve pikniğin olmazsa olmazı mangal bir köşede, kullanılacağı günü bekler. Bazı yerlerde bayramdan farksız kutlanan Hıdrellez günü için yeni elbiseler ve ayakkabılar bile alınır ki verimi bol olan doğa ananın yaşama yeniden kavuşması tertemiz karşılansın…
Doğu’ya özgü bu kutlama, diğer dinlere de yansımıştır. Ortodoks Hıristiyanların Agios Yorgi, Katolik Hıristiyanların Saint George günü olarak kutladıkları Hıdrellez, Hızır ve İlyas Peygamberlerin senede bir kez yeryüzünde buluşmasından ötürü bu isimde kullanılmaktadır. Yazın gelişini, doğanın uyanışını simgeleyen bu günde kimi yörelerde kuzu eti yeme, otluk alanlardan yılın ilk otlarını toplayıp kaynatma ve suyunu içme âdeti de vardır. Bu şekilde hastalığına derman bulacağına inananlar olduğu gibi uyanışı, canlanmayı simgeleyen Hıdrellez’de bazı yörelerde 5 Mayıs gecesi kısmetlerinin açılmasını isteyen kızlar bir dere kenarında veya yeşil bir alanda bir araya gelir, içinde su bulunan bir kaba kendi yüzüklerini koyarak kabın ağzını tülbentle bağlayıp gül ağacının dibine koyarlar. Sabah olduğunda gül ağacının yanına giderek niyetlerinin olması için dua ederler ve bunun ardından kabın içine attıklarını çıkarmaya sıra gelir. Maniler, Türküler söylenerek yapılan bu niyet işinde kısmetin açılması için dua edilir ve gerisi Hızır’a bırakılır.
Şansların açıldığı, dertlere derman arandığı, temiz kalpli insanların dileklerini kabul edeceğine inanıldığı Hıdrellez bütünüyle yeniden vücuda gelişi simgelemektedir. Celal Beydili, geniş kapsamda hazırladığı Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük adlı eserinde Hızır’dan şu şekilde bahsetmektedir: “Efsanelere göre karanlık dünyadaki ‘Dirilik Suyu’ndan içip daimi yaşayan ve ölüp-dirilebilen doğayı sembolize ederek ebediyetin göstergesiyle çevrilen mitolojik varlık. Orta Asya Türkleri ona ‘Kıdır’ derler. Onun adına ayrıca ‘Hızır Ata’ denilir ve dara düşüldüğü zamanlar ondan yardım istenir.”
Türk mitolojisinde peygamber, evliya, ata gibi isimlerle anılan Hızır’ın önemli bir yeri vardır. 6 Mayıs gecesi gül ağacının dallarına kâğıtlara yazılarak dilekler asılır veya bu dilekler denize atılır, ufak taşlarla gül ağacının altına istenilen dileğin şekli çizilir, yine gül ağacının dibine sembolik bir miktarda para konulur ve bir dahaki Hıdrellez’e kadar bu para cüzdanda saklanır ki bereket ve bolluk eksik olmasın. Bereket getireceği inancı nedeniyle bazı yörelerde ‘koç katımı’ denilen ve çobanın güttüğü sürünün bereketinin artması için koça kına yakılır, süslenir ve koyunların arasına, sürünün içine bırakılır ki o sene bol bol ve sağlıklı kuzucuklar olsun.
Hızır’ın monoteizmdeki (tek tanrılı dinler) yeri de oldukça eskilere dayanır. Denir ki Hızır’ın ne yapacağı belli olmaz. Musibet getirebilir gibi görünse de olayın sonucunda mutlaka bir hayır bulunur. ‘Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez’ sözü, bir kişinin başı sıkıştığında hiç beklemediği bir yerden gelen yardım sonucunda ‘Hızır gibi yetiştin’ türü deyişler hep Hızır’ın zor durumda kalanın imdadına yetişmesi söylencesi yüzdendir. Hıdrellez ismi Hızır ve İlyas Peygamber’in senede bir kez görüşmesinden dolayı kaynaklandığı söylenmektedir. Hızır ve İlyas’ın kardeş olduğu da söylenir. Hızır’ın kendini belli etmedikçe tanınmasının olanaksız olduğu belirtilmektedir. Bir İsrailoğulları peygamberi olduğu Tevrat’ta geçen İlyas Peygamber için onun Ben-i İsrail kabilesine gönderildiği belirtilmektedir. Kuran’da ise insanları Tanrı’ya inanmaya çağırdığı belirtilir ve diğer peygamberlerle beraber iki surede ismi geçer. Buna rağmen ‘Hızır’ın mitolojideki veya eski inançlardaki varlığı daha eskilere dayanır: “Gılgamış’ın arkadaşı Endigu’nun ölümü üstüne üzüntüye kapılıp, ırmakların ağzında oturan ve kendisine ebedi yaşam bağışlanan atası Utnapiştim’i (Hasisatra) bulmak, ölümsüzlük sağlayan otla ilgili bilgi almak için çıktığı yolculuk öyküsünde, yine İskender’in ölümsüzlük arayışı öyküsünde ve İlyas ile Haham Yaşua Ben Levi’nin yolculuklarına ilişkin Yahudi söylencesinde birbirine çok yakın özellikler görülmektedir. …”
Arapça’da ‘yeşil’ anlamına gelen Al-Hazir sözcüğünden türediği varsayılan ve Farsça’da ölümsüzlük simgesi olan kayın ağacından geldiği öne sürülen Hızır, suyla özdeşleştirilir. Hızır ve İlyas için deniz kenarında, ırmak kenarında buluştuklarının rivayet edilmesi hep Ab-ı hayat’tan kaynaklanır. Ab-ı hayat, yani ölümsüzlük suyundan içtiği için Hıdrellez’de yapılan her şeyin bereket timsali olduğuna ve Hızır’ın elinin değdiği her yere iyilik, şifa, bolluk geleceğine inanılır. Bağbozumuna, Paskalya’ya benzeyen Hıdrellez şenliklerinin önemi azalsa ve kutlamalar yalnızca çocuklara kalmış gibi görünse de Hıdrellez’in önemini bilen, Hızır’a inanan ve dilek dileyen pek çok kişi günümüzde hâlâ mevcut. Yaza merhaba şenliklerinin güzel bir yansıması olan Hıdrellez hepimize bu sene de kutlu olsun ve Hızır Aleyhisselam bolluğuyla, bereketiyle gelip dileklerimizi kabul etsin…