Bamidbar kitabının ilk peraşasında bir kez daha sayılan Bene Yisrael daha sonra benzerine az rastlanan bir düzen örneği sergilemektedir. Ortada Mişkan ve Leviler’in kampı vardır. Üçer kabileden oluşan dört kamp dört bir yanda konaklamıştır. Bütün seyahatler bu düzene göre gerçekleşmektedir.
Midraş burada Moşe’nin bir endişesine yer verir. Moşe halk içinde bölünmenin olacağından endişe etmekte ve kabilelerin belki de kendilerine gösterilen yerlerde bulunmak istemeyeceklerinin ihtimalini gündeme getirmektedir. Tanrı bu konuda Moşe’ye endişe etmemesini, Bene Yisrael’in kendilerine söylenen yerlerle sevgiyle seyahat etmeyi kabul edeceklerini söyler. Çünkü seyahat konusunda Yaakov zamanına dayanan bir düzenleri vardır ve Bene Yisrael buna alışıktır. Yaakov ölümünden önce oğullarına cenazesini Erets Yisrael’e götürürken nasıl dizilmeleri gerektiğini vasiyet etmiştir. Buna göre oğullarında üç tanesi önde, üçü sağda, üçü solda ve üçü de arkada dizilmiş bulunacaktır. İşte çöldeki kampın şekli de bu diziliş ile aynıdır.
Bu midraşı anlaşılmaz kılan bu kadar basit oluşudur. Tora’yı Tanrı’nın elinden alacak kadar manevi anlamda yükselmiş bir toplumun en son isteyeceği şeylerden biri statü peşinde koşmaktır. Bu da Moşe’nin endişesini yersiz kılmaktadır. Bir başka sorun da kampın dizilişi ile Yaakov’un cenazesindeki diziliş arasından nasıl bir bağ kurmak mümkün olacaktır?
Rabi Yisahar Frand bu soruların yanıtını Ateret Mordehay adlı kaynaktan yararlanarak verir. Buna göre Moşe’nin endişe ettiği şey çöldeki yaşamdır. Bu yaşam doğal yaşam olmaktan son derece uzaktır. Onur bulutlarının koruması, mucizevî gıda man ve her zaman su temin edebilecekleri kuyu onların doğal ihtiyaçlarını belki karşılamaktaydı ama Bene Yisrael gergin ve stres dolu bir ortamda adeta ip üzerinde yürümeye çalışmaktaydı. Bu tipte ilkel koşullar halinde yaşayan insanlar günün birinde insanlıklarından uzaklaşabilir miydi? Yani Moşe’nin endişe ettiği çöl koşullarının Bene Yisrael’i insanlıklarından uzaklaştırması, kabileler arasında nezaket ve saygının ortadan kalkma ihtimaliydi.
Tanrı bu konuda Moşe’yi rahatlatır ve endişesini giderir. Bene Yisrael ihtiyaç duyduğu medeniyet ve insanlık onuru derslerini tarihin daha önceki bir döneminde hayatlarında yaşadıkları en önemli travma olan Yaakov Avinu’nun ölümü sırasında öğrenmişlerdir. Yaakov çocuklarına gelecek tüm nesilleri de kapsayacak şekilde bu güçlü karakter özelliğini en zor zamanlarda onurlu bir insan olarak davranabilme yeteneğini aşılamıştır.
Bunun en önemli kanıtını Nazi kamplarında kalan Yahudilerin yaşamlarındaki anlaşılması son derece zor olan olaylarda görebilmekteyiz. Yahudiler kendilerine uygulanan insanlık dışı birçok davranışa rağmen insanlık onurlarını korumak adına ayakta durmayı başarabilmişlerdir.
Kamptaki hayatını radyoda anlatan yaşlı bir kadın genç bir kızla kurduğu dostluğu anlatır. Her ikisi de ailelerini kaybetmişler ayakta kalabilmek için birbirlerine dayanmışlardır. Tarlada çalışan kadın bir böğürtlen tanesi bulur. Bu taneyi gün boyunca koruyan ve ezilmeden muhafaza eden kadın bunu arkadaşına verir. Bu onun gördüğü son böğürtlen tanesidir çünkü o gece genç kadın kampta hayatını kaybeder.
En zor zamanlarda bile insanlık onurunu koruyabilmek özelliği Yaakov Avinu’nun çocuklarına aşıladığı çok önemli bir özelliktir. İşte Tanrı bu yüzden Moşe’ye Yaakov zamanından kalan seyahat düzenine alışkın olduklarını ve itiraz etmeyeceklerini söylemiştir. Midraş bizlere hangi şartlar altında olursa olsun insanlığımızı ve onurumuzu korumayı öğretmektedir. Tarih boyunca da Yahudiler bunu başarmışlardır.