10 Mayıs 2013’te gösterime giren ve yönetmenliğini Ozan Çobanoğlu’nun, yazarlığını Berkay Berkman ile Saygın Ersin’in üstlendiği ‘Eksik Sayfalar’, iş dünyasındaki koşulların barındırdığı vahşeti, kapana sıkışmış olan insanoğlunun yaşama güdüsü ve bu koşulları hazırlayan kapitalizm eleştirisiyle seyirci karşısına çıktı. Yöneticileri intihar eden sekiz üst düzey yöneticinin, bu süreçte yargılanmasını ve kendilerine gelen bir teklifle hayatlarındaki en büyük hesaplaşmayı yaşayacakları üç günü anlatan film, Türk yapımları arasından çıkan gerilim türünde kayda değer bir yere oturmakta. İflas nedeniyle satışta olan bir şirketi satın aldığını söyleyen bir kişinin telefonuyla başlayan ve şirketin eski yöneticilerinin zor kullanılarak veya ikna yöntemiyle bir araya toplanması ile her birinin sınavdan geçirileceğini öğrenmesi sonucu karmaşık bir sürece çevrildiği filmin tek mekân eksenli senaryo yapısı, ilk dakikalardan itibaren izleyiciyi, olayın içine çekiyor. Kapitalizm eleştirisiyle başlayan senaryonun tek handikapı, sonunda aile içindeki yüzleşmeye ve filmin arabesk bir tonda noktalanması olmuş. Bunun dışında tek mekân kullanımıyla ilerleyen bir seyre sahip olan ‘Eksik Sayfalar’, ülkemizde kendi türü içerisinde başarılı sayılabilecek filmlerden biri.
Senaryoda tek mekân kullanımı, en riskli yapımlardan biridir. Oyunculuk ve diyalogların kendini gösterdiği bu tür yapıtlarda devamlılık da gözden kaçırılmaması gereken önemli bir ayrıntı olarak yerini alır. Dekorların ve ışıkların detay kazandırdığı sahne yapıları, senaryonun örgüsüne hareketlilik ve anlam kazandırmaktadır.
Oyunculuğunu H. Avni Danyal, Tolga Güleç, Tuvana Turkay, Kaan Çakır, Soydan Soydaş, Onur Bilge, Ferdi Dalkılıç, Sanem İşler, Ebru Şahin, Ozan Çobanoğlu ve Demiray Acıdemir’in paylaştığı filmde, teatral etki diyalogların getirdiği bir zorunlulukla kimi zaman kendini belli etse de temelde gerilimi hissettirmeyi başarıyor. Diyaloglar, karakterlerin sabrının tükendiği zamanlarda vurucu söz söylemek adına kimi kez üst perdeden yapılmış olsa da peşi sıra gelen aksiyonla etkisini yumuşatmayı başarmış. İş dünyasının soğuk duvarlarının yansıması olarak beyazın çok parlak şekilde kullanıldığı ortamlar, izleyiciyi bilinçli biçimde yaşamdan yalıtılmış, insan eliyle oluşturulan hücrelerin ideolojik duvarlarını görmesi için tasarlanmış. Bununla beraber tasarlanan dekorlarda, karakterlerin esir tutulduğu hücrelerin bulunduğu koridorda sıkça karşımıza çıkan motif olan ve ‘çukurdaki iblis’ anlamına gelen üç başlı köpek Kerberos dikkat çekici. Karısı Persephone ile beraber, gölgeler halinde dolaşan ölülere hükmeden yer altı ülkesindeki saraylarda yaşayan Tanrı Hades’in bekçiliğini yapan üç başlı cehennem köpeği Kerberos, yeraltına gelenleri kuyruğunu sallayarak içeri alır, ama çıkmak isteyenler için de üç ağzını birden açarak, kara dişlerini göstererek tehdit edip, onların yukarı çıkmasını önler. Hades’in mitolojide adaleti ve doğruluğu seven, ancak adına hiçbir sunak veya adak yapılmamış bir Tanrı olması onun acımasız oluşundan kaynaklanır. Ölüler dünyası (yer altı), günah işleyenlerin bulunduğu bir yerdir.
Adalet, yaşam savaşı, doğruluğun hesaplaşmasının yapıldığı filmde karşımıza sıkça çıkan bir başka motif de ‘üçüncü göz’ü simgeleyen üçgen. Karakterlerin, toplantı masasında sorguya çekildikleri yalıtılmış odada bulunan kitaplığın biçimi masonik bir simgeyi andıran üçgen şeklinde karşımıza çıkıyor. Üçgen sembolü çoğu zaman içinde yer alan bir göz sembolüyle birlikte kullanılır ve bu sembol masonlara, bir gözün daima onların üzerlerinde olduğunu hatırlatmaktadır. Paranın ve gücün sembolü olan Amerika’da, 1 dolar üzerinde bulunan üçgen içindeki ışık saçan göz figürü buna en büyük örneği teşkil etmektedir. Güç ve hâkimiyetin sembolü olan üçgen ve içindeki göz, film boyunca paranın, işverenin ve iş dünyasında güçlülerin hakimiyetini vurgulamakta.
Şirketin önde gelenlerinin görev tanımlarına göre özgeçmişlerinde yaptıkları bütün ‘haksızlıklar’ın altından gerçek bir yaşam savaşı vererek kalkmaya çalıştıkları üç günlük sorguları ve uyguladıkları taktikler, filmde ilk etapta Darwin’in evrim teorisinin sosyolojik alandaki etkilerini tanımlarken kullanılan Sosyal Darwinizm’e getirilen bir eleştiri olarak algılanmakta. Sosyal Darwinizm, Darwin’in kuramının genişletilerek sosyal alanda uygulanmasıdır. Buna göre bireyler veya gruplar arasındaki rekabetin de insan topluluklarında sosyal evrime neden olduğu kuramıdır. Ancak çalışanların, birbirlerinin üstüne basıp hayatta kalmak yerine, birlik oluşturmaları ve eşit durumda kalmaları bu ayrıntıyı da silmekte. Bu açıdan film her ne kadar zayıf noktaları da olsa içi boş söylemler yerine kurtlar sofrasına genel bir eleştiri ve çözüm getirmeye çalışan, farklı çözümlemelere imkân tanıyan, içeriğiyle ülkemizde türün kayda değer örnekleri arasında sayılabilir.