Herkes o tanıdık mizahi hikâyeyi iyi bilir. Issız bir adada kalan bir Yahudi kendine iki sinagog inşa eder. Bir tanesi her zaman gittiği diğeri ise hiçbir zaman gitmeyeceğidir.
Ya da başımıza mutlaka gelmiştir. Sinagoga gittiğimizde hazan belki de bir dakika erken başlamıştır. Gelen yahidlerden bir tanesi avazı çıktığı kadar bağırarak neden zamanında başlamadığını sorar. İşte Korah’ın yaptığı da bundan daha farklı bir şey değildir. Midraş Tanhuma’ya göre Korah sorar: “Bütünüyle tehelet olan bir kıyafet tsitsit gerektirir mi?” hani bu gün olsa belki hepimiz sorarız. Tsitsit ile rengin ne ilgisi olur diye ama o zamanlarda nedense kimse soramamıştır. Hatta Korah etrafında iki yüz elli kişi toplayarak ciddi bir isyan başlatmıştır. Sonuç ise bilindiği gibi çok acıdır. Toprak ağzını açar, Korah ve yandaşlarını, Datan ve Aviram’ı yutar. İki yüz elli kişi ise Tanrısal bir ateşte can verirler. İsyan bu kadarla da bitmez. Korah olayının atalarımıza on dört bin yedi yüz kişiye mal olduğunu söylersek tablonun ne kadar vahim olduğu anlaşılabilir.
Burada sorulabilecek birçok soru vardır elbette. Ama neden Tanrı böylesine ağır bir ceza vermiştir? Bunu anlamak oldukça zor gibi görünse de cevabı açıktır. Bölünmüşlük ve bunu getirecek olan tartışmalar Tanrı’nın ‘Bir’liğine aykırıdır. Bütünlüğe aykırıdır. Gereksiz tartışmalar yarattığı gerginlik, içerdiği sıkıntı, potansiyel düşmanlıklarla yaratılışın uyumunu ihlal eder. Oysaki çevremize ve doğaya baktığımızda her şey uyum içindedir. Ekosistem içinde bu uyum dışarıdan yıkıcı bir müdahaleye kadar devam eder. O müdahale de sonunda sadece felaket getirir.
Teilim 133/1’de yer alan “ine mat ov uma naim şevet ahim gam yahad – ne iyi ve ne hoş ki kardeşler bir aradadır” cümlesi hepimizin tanıdık melodilerle dile getirdiği çok anlamlı bir cümledir. Bu cümle bütünlük ve barışı simgeler. İbranicede barış anlamına gelen ‘şalom’ sözcüğü ile bütün anlamına gelen ‘şalem’ sözcüğü aynı kökten gelir. Barış yani şalom ancak birlikteliğin olduğu yerlerde gerçekten anlam kazanır. Yukarıda sözünü ettiğimiz o cümle de bunu çok güzel vurgular. Hayatımızda birçok anlaşmazlık ile karşı karşıya kalmışızdır. İşte basit bir yanlış anlaşma, bazen koltuk kavgası bazen de saçma sapan nedenlerle anlaşmazlık karşımıza çıkar. Eğer Yahudilikte merkezi rol barış ve bütünlük ise bu anlaşmazlıkların birlikte anlayış içinde ve barışa hizmet edecek şekilde çözümlenmesi gerekir. Amida, Birkat Amazon, Kadiş, Birkat Kohanim gibi günlük duaların en bilinenleri her zaman şalom yani ‘barış’ dilek ve dualarıyla tamamlanır.
Tora’daki en önemli kişiliklerden biri olan Aaron Akohen, Pirke Avot’ta (1/12) barışı seven ve onu izleyen olarak tanıtılır. Bu da Aaron’un barış konusunda harcadığı çabanın çok fazla olduğunu gösterir.
Yeşiva’ya girdiğimizde gözümüze çarpan en önemli olay devamlı bir tartışma ortamının var olduğudur. Nedense kimse kimseyle aynı fikirde değildir ve yüksek sesle kendi fikirlerini savunmaktadırlar. Burada Talmud şöyle der: Tıpkı iki yüzün birbirine tıpatıp benzeyemeyeceği gibi iki fikrin de birbirinin aynısı olması mümkün değildir.” Talmud okuyan herkes İllel ve Şamay arasındaki fikir ayrılığının boyutlarını bilir. Ancak Talmud Yevamot 14/B’ye göre İllel ve Şamay’ın çocukları aralarındaki barışı gözler önüne serercesine birbirleriyle evlenmişlerdir. Bu da aralarındaki fikir ayrılığının aralarındaki bütünlük ve barışı olumsuz etkilemediğinin bir göstergesidir. Mişna tartışmaları ‘iyi niyetli’ ve ‘kötü niyetli’ olmak üzere iki gurupta inceler. (Pirke Avot 5/20) İyi niyetli tartışmalara en güzel örnek İllel ve Şamay arasındaki tartışmalardır. Buradaki amaç Tora’da aydınlanmamış bölümlerin aydınlığa kavuşturulmasıdır. Aslında yeşivalarda öğrenciler arasında olan tartışmalar da bu yöndedir. Herkes kendi fikrini savunmak için örnekler ve kanıtlar sunmaktadır. Sonunda fikir birliği mutlaka sağlanır ve kural öğrenilir. Gemara Masehet Kiduşin 30/B’de şöyle der: “Tora konusunda doğruya ulaşmak amacıyla aynı kapıda oturan bir baba ve oğlu ya da bir öğretmen ile öğrencisi bile başlangıçta birbirlerine düşman gibidirler. Fakat sonunda mutlaka birbirlerini severler.” Aralarında tartışmalar bile olsa gerçek sevgi ve iyi niyet hiçbir zaman kaybolmaz.
Kötü niyetli olarak nitelendirilen tartışmaların en güzel ve belki de en acı örneklerinden bir tanesi ise Korah ve yandaşlarının Moşe ile olan tartışmalarıdır. Korah’ın kavgasını bu kategoriye sokan şey kendi bencil güç kavgasına başkalarını da karıştırmak istemiş olmasıdır. Rabi Shraga Simmons şöyle öğretir: “Yeruşalayim isminin aslında iki kelimenin birleşmesi olduğunu biliriz. Yeru ve şalem. Barış görülecektir.” Bu sözcüklerin Yahudiliğin merkezinin ismini oluşturması gerçekten çok anlamlı ve özeldir. Hepimizin sabır, herkese yönelik hassasiyet ve saygı konusunda ciddi anlamda ‘beraha’ almaya ihtiyacı vardır. Tanrı bu konularda bizleri kutsal kılarsa yaşam çok daha barışa yönelik bir doğrultuda ilerleyecektir. Korah gibi olmak çok kolaydır. Esas olan Korah karşısında Moşe ve Aaron gibi durabilmek, hakkını savunurken karşısındakinin de haklarına saygılı olabilmektir.