Karafatmalar göç etti

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
12 Haziran 2013 Çarşamba
Geçenlerde yine Ulus’ta mezarlıktaydım. Çok sevdiğim bir aile dostunu son yolculuğuna uğurladım. Bir ara mezarlık görevlilerinden Yeter Hanım yanıma geldi, ‘Nasılsın güzel ablam; babanın taşını yıkayayım mı? Babalar Günü yaklaşıyor. Pırıl pırıl olur o güne’ dedi. Yeter’le onyedi yıl önce, yani babamı kaybettiğimde tanıştım. İlk zamanlar o kadar sık ziyarete giderdim ki, mekânın bakımından sorumlu olan aile fertleriyle doğal olarak karşılaştım. Ziyaretlerin sıklığından ötürü usulen gidilmesi gereken zamanlarda da orada bulunma ihtiyacı hissetmedim. Başınıza geldikçe öğreniyorsunuz. Geleneksel ‘ziyara’ zamanları yerine sakin zamanları hep yeğledim. Doğru mudur, yanlış mıdır, bilemem. Konuyla ilgili unutamadığım bir olay da yine ziyarete gittiğim bir gün, demir kapıyı açıp avluya girdiğimde bir grup çocuk gördüm. Neşeyle dans ediyorlardı. Aralarından birinin doğum günüydü. İlk tepkim şaşırmaktan da öteydi. Nasıl yani, böyle bir mekânda doğum günü! Biraz düşündüğümde hiç de yanlış olmadığının bilincine vardım. Yaşamla ölüm, ikisi de iç içe değil mi?

***

Babalar Günü 16 Haziran Pazar günü kutlanacak. Gazete ilanlarının yanı sıra cep telefonlarına yağan mesajlar, hediyeler, indirimler, alışverişi canlandırmanın sadece bir türü. Herkes hatırlanmaktan hoşlanır. Küçük bir hediye ve babayla birlikte geçirilen bir saat büyük bir mutluluktur.

***

Havadaki negatif enerjiyi dağıtmak için her güzelliği yaşamakta fayda var. Hafta sonunda Ada’ya taşınacağım. Oksijen, daralan yüreklere iyi gelecek. Dolayısıyla geçen pazar evi kontrole gittik. Hayret bir şekilde telefon yanıt veriyor, ışıklar yanıyor, çamaşır makinesi çalışıyordu. Üstüne üstlük bir tek karafatma bile yoktu; koku alıp göç ettiler sanki… Ihlamur ağacının yaydığı baygın koku da gece deliksiz bir uyku için bulunmaz nimet.

Aynı gün kısa bir yürüyüşe çıktık. Anadolu Kulübü’ne girdiğimizde bahçede iki farklı gruba rastladık. Bir grup turuncu tişörtler giyiyordu. Tişörtlerin arka yüzünde baskılar vardı, ama okuyamadık. Hepsinin yüzleri aydınlıktı. Sonradan eski Alman Lisesi öğrencileri olduklarını ve mezuniyetlerinin 40. yılını kutlamak için hafta sonunu kulüpte geçirdiklerini öğrendim. Liseden sonra 40 yıl, altmış yaşında olduğunuzun resmidir. Bizim nesil için de 40 yıl evlilik demektir. İnsan kendini göremiyor ama karşısındakini değerlendirebiliyor. Gördüğüm Alman Liseliler harikaydı. Kendilerine ve biz yaşıtlarına nice sağlıklı, huzurlu mezuniyet kutlamaları diliyorum.