“Absürd en temel kavram ve ilk gerçektir” demiş Albert Camus. Bu yazının başlığı aslında absürd olacaktı ama editörüm, absürd sözcüğünü kullanmama şiddetle itiraz ediyor. Oysa absürd, Türkçe’ye çoktan girmiş. Sözlüklere göre anlamı: saçma, saçma sapan, zırva, anlamsız, ipe sapa gelmez, akıl almaz, gülünç... Ne kadar zengin bir sözcük! Ancak bence bu karşılıkların hiçbiri esas zenginliğini yansıtmıyor. Absürd tiyatro var örneğin. ‘Usdışı’ diye çevriliyor. Kanımca bu tanımı yapanların, usu biraz dar...ca. Us, insanın düşünme yetisi oluyor, sevgili okurlar. Köşemizin adı her ne kadar Dar Açı olsa da, biz enine boyuna, aşağı yukarı, çaprazlamasına ve derinlemesine düşünmeye alışkınız, değil mi? Dört boyutlu düşünürüz çünkü işin içine zaman unsurunu da katarız. Biz şimdilik tarif edemesek de, en az on boyut olduğu biliniyor, Atamız Avraam’a atfedilen Sefer Yetsira – Oluşum Kitabı’na göre. Absürd, bu yüzden absürd değil işte. Bırakın saçma sapan olmayı, absürd son derece mantıklıdır. Yazımda size bu konuda birkaç örnek vermeye çalışacağım.
İlk absürd fıkra hangisidir? 1970’li yılların başına ait bir klasik. “Kamyonun biri çukur taşıyormuş. Engebeli bir araziden geçerken çukurlardan birini düşürmüş. Çukuru almak için geri geri giderken, çukurun içine düşmüş.” Saçma mı geldi? Gazetede “damperli kamyon köprünün altından geçerken damper kendi kendine kalktı ve kamyon köprüde sıkıştı, itfaiye gelip kurtardı” haberini okuyunca niye saçma demiyoruz? “Bindiği dalı kesmek”, “kazdığı çukura düşmek” deyimleri saçma mı? İnsan sakalını tıraş edecek diye boğazını kesmiyor mu bazen?
“Hakikat, sahip olduğumuz en değerli şeydir. Bu yüzden mümkün olduğunca idareli kullanmalıyız” demiş Mark Twain. İtirazınız var mı?
“Ah, yine yetmiş yaşında olmak!” diye inlemiş Oliver Wendell Holmes Jr. Doksan yaşındaymış ve güzel bir kadın gördüğünde, yüreğinin derinliklerinden bu sözcükler kopmuş. Neden 20 değil de 70 yaşında olmak? Yirmi yaşında iken o kadını beğenmezdi, yetmiş yaşının idealiydi belki... Olamaz mı? İnsanın yetmiş yaşında içi titremez mi? Soğuktan demedim, aşktan, aşktan!
Yine aynı paralelde başka bir özdeyiş: “Bu kadar uzun yaşayacağımı bilseydim, kendime daha iyi bakardım.” Eubie Blake (1883-1983). Gördüğünüz gibi hayata 100 yaşında veda etmiş. Sözleri ilk duyduğunuzda saçma gibi gelse de, değil aslında. Maksat ille de 120 yaşına kadar yaşamak değil. 100 yaşına sağlıklı gelmek var.
Başlıktaki özdeyiş kime ait diye soracak olursanız, Samuel Butler’a ait efendim. Benzer bir söz daha ancak bu, anonim: “Her zaman doğruyu söylerseniz, foyanız eninde sonunda meydana çıkacaktır.”
Milattan sonra 1. yüzyılda yaşamış olan Filozof Seneca’ya göre “Nereye gittiğini bilmeyen denizci için uygun rüzgâr yoktur.” Bu absürd değil. Ama Henri Kissinger’in “Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız, herhangi bir yol sizi hiçbir yere götürecektir” sözü şahane bir absürd. Özellikle İngilizce orijinal şekliyle: “Anywhere will lead you nowhere.” Bir de “Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız, büyük olasılıkla başka bir yere varacaksınız” diyen Laurence Johnson Peter (1919-1990) var.
İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion “Burada gerçekçi olmak için mucizelere inanmalısınız” derken, saçmaladığını düşünmüş olabilir mi? Tesadüflere inananlara göre, tabii ki öyle olmalı.
“Onu yapacağım, bunu yapacağım deme, ne yapacaksan yap!” Kim demiş? Milyonlara örnek olan Dale Carnegie. Absürd mü? Hayır. Gayet makul. Hayalperestliği bırak, harekete geç. Peki ya Gertrude Stein’ın sözleri? “Madem yapabiliyorsun, o halde niye yapıyorsun? Yapabiliyorsan, yapmaya ne gerek var?” 21. yüzyıla yakışan bu özdeyiş, çok daha önce söylenmiş olmalı çünkü Bayan Stein 1874 ile 1946 yılları arasında yaşamış. Devrimci bir kadınmış tabii.
Murphy kanunlarına yakışır bir özdeyiş: “Her şeyin yolunda gittiği anlar vardır. Endişelenmeyin, uzun sürmez.” Jules Renard (1864-1910).
“Herkes kendi işine baksaydı, dünya şimdikinden çok daha hızlı dönerdi.” Alice Harikalar Diyarında eserinin yazarı Lewis Carroll demiş.
“Çabucak cevap verebilmekten ötürü mutluydum ve cevap verdim: Bilmiyorum dedim.” Mark Twain. Herkes bilmediğini itiraf edebilseydi, dünya gerçekten daha hızlı dönerdi. Nedense bazı anlar vardır, dünyanın daha hızlı dönmesini, zamanın daha çabuk geçmesini isteriz. Şimdi bendenize ait naçizane bir söz: “Takvim yapraklarını üçer beşer koparsam, zaman daha çabuk geçer mi?” Takvim yapraklarından söz ettiğime göre bu lafı edeli oldukça uzun zaman olmuş. Bir keresinde de şöyle demişim: “Seval zamanı durdurmak istedi bir gece. Bütün saatleri derin dondurucuya sakladı.”
Ben de George Bernard Shaw gibi düşünüyorum: “Susmanın gücüne inanıyorum. Bu konuda saatlerce konuşabilirim.” “Kendim kadar tanıdığım başka biri olsaydı, kendimden bu kadar çok söz etmezdim.” (Henry David Thoreau). Yazıyı kendi özdeyişlerimle bitirmem bu yüzden.
Hepinize iyi yazlar, iyi zamanlar dilerim, sevgili okurlar.