Daniel Dennett’ın son kitabı da ilk bakışta bu tür klişe yargıları aklımıza getirecek türden. Darwin’in Tehlikeli Fikiri kitabıyla iyice tanıdığım Daniel Dennett’ın evrim kuramına dayandırdığı felsefi metinlerini okumuş olanlardansanız, bu keskin düşünürün fikirlerini önemsememeniz mümkün olmaz. Önemsemek ile benimsemek arasındaki farklar bir yana, son kitabından alıntılar içeren The Guardian’daki yazıyı mealen, onun ağzından ve senli benli cümlelerle tekrar yazdım. Beni bağışlar herhalde. Kitabın adı, ‘The Intuition Pump and Other Thinking Tools’ (‘Sezgi Pompası ve diğer düşünce araç-gereçleri’?).
Hatalarını değerlendir. O sırada iyi bir fikir gibi gelmiş (ve pek yürümemiş) bir duruma tekrar bakmaktan kaçınma. Daha önce yaptığı bir şeyi ya da nasıl düşündüğünü hatırlayıp üstüne tekrar düşünebilmek insana özgü bir ayrıcalık. Başlangıçtaki cazibe nedenini düşünüp, ‘nerede yanıldık’ demekten neden kaçınalım?
Rakiplerine saygı göster. Görüşlerine katılmadığın birisinin görüşünü önce kabul etmeye çalış, tartışmaları bir öğrenme deneyimi olarak kullan. Karşıtının sana ters gelmeyen yanlarını vurgula. Kalanları vurgula. Karşındakiyle gerçek bir tartışmaya niyetliysen tabii ki. (Anatol Rapaport’dan alınma bir yöntem)
‘Kesinlikle öyle’leri yakala. Yazısında ya da konuşmasında ‘kesin’, ‘eminim ki’ deme ihtiyacı duyan bir kişi burada bir temenniyi yansıtıyor olabilir. Emin olunacağından emin olmadığı bir duruma inandırmak için ‘kesin’lik kelimelerini sıkça kullanan yazarlardan uzak dur, bulduğunda tepele…
‘Laf olsun’ diye sorulmuş soruları cevapla. Görüşlerine inanmış yazarlar paragrafın sonlarına koydukları cevaplanmasını beklemedikleri ve cevabı apaçık gibi gözüken soruları severler. Bir tartışmayı kesip atmaya yarayan bu durumları karşıdakinin tartışmaktan kaçındığı bir noktanın işareti olarak gör.
Gereksiz ayrıntıdan kaçın. Bir konuda geçerli ve yeterli bir açıklama var ise, onun ötesine geçtiğinde saçmalama riskinin arttığını unutma. Örneğin, gezegenlerin düzenini açıklayan Kepler yasalarının yetersizliğini gösteren bir durum yoksa bu konuyu fazla kurcalama (eleştirel ya da irdeleyici olmaktan ziyade teori geliştirme hevesinizi açıklama bekleyen başka konulara saklayın, demekte).
Abuksubuk, ikinci sınıf şeylerle zaman harcama. Yayımlanmış müziklerin, bilimsel makalelerin, romanların yüzde 90’ı işe yaramaz. Türünün en iyi örneklerini oku, dinle, izle (zamanın testinden geçmiş, yıllara dayanmış klasikler gibi). Ayıklama işiyle oyalanma.
‘Derin’ sözlere dikkat et. İlk bakışta çok doğru gelip, ikinci bakışta önemsiz gözüken ‘büyük’ laflardan (‘twitter’daki özlü sözler gibi) uzak dur. Dennett, örnek olarak, ‘aşk bir kelimedir’i veriyor. (‘Hakikaten ya’, dedirten, doğruluğu açık bu tür ifadelerde ikinci tepkimiz, ‘ee, sonra?’ olur genellikle. İşin ilginci, ‘twitter’da en çok beğenilenler bu tür sözler oluyor. Ben de bir keresinde şöyle yazdım, çok RT oldum: ‘Uykusuz gecelerin sırrı görülmemiş rüyalardadır’. Beğendiniz mi?)
Sosyal medya ve çocuklar
Adı üzerinde ‘sosyal’ medya, sosyal hayatı sokaktan, bahçeden alıp odalara, ceplere taşıdığında, dış dünyayla aramızdaki duvarları ve kapıları kaldırıp, saatlerle ifade edilen mesafeleri sıfırladığında hayatımızın ne kadar çok değiştiğini artık fark etmiş bulunuyoruz. Anlatacağımız ve söyleyeceğimiz şeyler pek değişmedi: seviyorum, kızıyorum, gidiyorum, kalıyorum, ne olmuş, neden olmuş, kimmiş, ne yapmış gibi evrensel sorular ve cevapları aynı. Ancak bu iletişimin içinde aktığı kanalların değişmesi hayatımızı daha da fazla etkileyecek. Bu satırların yazarından küçük yaştakilerin bile Uzay Yolu fantezilerini aşacak teknoloji değişikliklerini anlamak için zamana ihtiyacı var. İyi midir, kötü müdür ikileminin dışında durarak sosyal medya hakkında düşünmeye başlamamız lazım.
Yararlar:
• Kendini ifadeye daha çok olanak verir.
• Bilgi paylaşımı kolaylaşır.
• Başkalarına destek olabilme imkânı sağlar.
• Başkalarını anlama ve saygı göstermek için fırsat yaratır.
• Sosyalleşmek için alternatif yollar sağlar.
Riskler:
• Mahremiyetin çiğnenmesi kolaydır.
• Uygunsuz’ şiddete, ırkçılık ve ayrımcılığa, dışlamaya yönelik içeriklerin rastgele yayılabilmesine fırsat verir.
• Reklam ve yanıltıcı bilginin kolayca yayılmasını mümkün kılar.
(O’Keefe ve Clark-Pearson, 2011
ve Chau, 2012’den)
Kendini kontrol
Sosyal medyaya ‘kısa mesaj’ ve diğer ‘hızlı iletişim araçlarını’ dâhil edebiliriz. O zaman, sürat faktörünün etkisini de hesaba katalım. Önümüze gelen bir mesaja hemen cevap verme arzumuz, yeterince düşünmeye fırsat vermeyebilir.
Yaşadığımız bir olayı o anda ilginç veya paylaşmaya değer gördüğümüzde, biraz sonra aynı hissi taşıyıp taşımayacağımız sorusuna bir cevap bulmadan, ‘paylaş’ ya da ‘yanıtla’ dememeliyiz. Kendimize gerektiğinde ‘hayır’ demenin zorluğunu hepimiz biliyoruz; çocuklarımızın bu beceriyi geliştirmesine yardım etmek, medyayı nasıl kullanacaklarını dışarıdan kısıtlamalarla öğretmeye çalışmaktan, sosyal medyanın yararı zararını tartışmaktan daha yararlı olacaktır.