Şu günlerde futbol konuşup, tartışabilmek ne kadar mümkün; bilinmez... Cumhuriyet tarihine geçen bir sivil dayanışmanın geride kaldığı, apolitik denen gençliğin aslında politikanın beşiğinde yaşadığını, tarihin yaşarken de yazıldığını idrak ettiğimiz günler öyle çok uzak değil... Sadece bir ay önce yarınlara daha güzel bir gelecek bırakma umuduyla birçoğumuz sokaklarda hakkını aradı, kendisine uymayan tüm dayatmalara karşı tepkisini dile getirmeye çalıştı. Güneşli günleri yakın zamanda görür müyüz bilemiyorum ama en azından birlikten kuvvet doğduğunu hissettiğimiz ve zamanı geldiğinde tekrar hissettirebileceğimiz günler zihnimize kazındı...
Ama hayat bir yandan da akıp gitmeye devam ediyor... Ve bu ülkenin hamurundan mıdır yoksa suyundan mıdır nedir; tıpkı siyasette olduğu gibi futbol yönetiminde de önemli sıkıntılar yaşanıyor. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Avrupa kupalarından men edildiği, yabancı oyuncu sayısının kaç olması gerektiği, Avrupa Birliği vatandaşı futbolcuların ülkede yerli statüsünde sayılıp sayılmamaları gerektiği son günlerde en çok tartışılan konuların başında geliyor. Ancak gelin görün ki; futbolun yönetiminden sorumlu bir numaralı kişinin yani başkanın ağzından veyahut federasyondan polemiklerle ilgili hiçbir resmi açıklama yapılmıyor. Sanki ülkede bu tip sorunlar yaşanmıyormuş gibi, her şey halının altına doğru süpürülmeye devam ediliyor. Fakat bir yandan da kum saati işliyor. Kişisel ihtiraslara mahkûm olmuş futbol yönetimimizde vakit kaybetmeye yine devam ediyoruz.
Belki tam da bu noktada ayağa kalkma vaktidir... Yıllardır oturdukları koltuktan futboldaki şiddeti bitiremeyenlere, bitirmek için çaba göstermeyenlere, bu sporu daha cazip kılmayanlara, aileleri statlara çekmeyi başaramayanlara, milli takımdaki baş aşağı gidişin önünü kesemeyenlere, senelerdir futbol altyapısına yatırım yapmayanlara belki de kendimizi yeniden hatırlatma vaktidir. Sadece bir ay önce ortak akılla hareket edip bir araya gelen Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Göztepe, Karşıyaka, Ankaragücü ve daha birçok takım taraftarının omuz omuza duruşunu çok net hatırlıyoruz. Yeter ki gücümüzün farkına varılsın ve futbolun gerçek sahiplerinin yönetenler değil, izleyenler olduğu gerçeği bir kez daha ortaya çıksın...
Ve son bir paragraf da atletizme... 24 sporcunun dopingli çıktığı bir ortamda Atletizm Federasyonu Başkanı halen görevinde kalmayı hazmedebiliyor ve işini iyi yaptığını düşünebiliyorsa; diyecek çok da fazla birşey yok... Demek ki bu ülkede birçok yöneticinin kafayı koyduğu anda uyutabilen yastıkları varmış...