“Veaavta et Ad… E.loeha behol levaveha, uvhol nafşeha uvhol meodeha – Tanrı’yı bütün kalbin, canın ve varlığınla seveceksin.” (Devarim 6/5)
Bu hafta peraşamızda Şema duasının ilk paragrafını okuruz. Bu paragrafta yer alan “veaavta – seveceksin” sözcüğü ‘aavot – atalar (babalar)’ sözcüğü ile sessel benzerlik içindedir. Öncelikle bilginlerimiz bu benzerlikten bizim için önemli bir ders çıkarırlar. Tanrı’yı atalarımız Avraam, Yitshak ve Yaakov’un sevdiği gibi gerçek ve tam bir bağlılıkla sevmek gerektiğini öğretirler.
Bilginlerimiz Midraş açıklamalarında Tanrı sevgisinin insanın başına ne gelirse gelsin sarsılmaması gereken bir duygu olduğunu öğretirler. Tanrı’dan ne gelirse gelsin kişi bunu Tanrısal planın bir parçası olarak görmeli ve sevgiyle karşılamalıdır. Zaten bu yüzdendir ki Yahudilik inancı sadece olumlu şeyler için değil başımıza gelebilecek en olumsuz şeyler için bile ‘beraha – kutsama’ oluşturmuştur. Pirke Avot dördüncü bölümünde Ben Zoma adlı bilgenin bir sorusunu yanıtlar. “Kim zengindir?” “Payına düşenle mutlu olan.”
Hafets Hayim Ben Zoma’nın bu Mişna’sıyla ilgili olarak iki noktaya dikkatimizi çeker: birinci nokta fakir bir kişinin, geçim sıkıntısı içinde zor anlar yaşayan bir kişinin payına düşenle nasıl mutlu olması beklenebilir? Bir diğer nokta ise kullanılan ifadedir. Bilge ‘payına düşen’ ifadesini kullanmakta,“elindeki ile mutlu olan kişi zengindir” dememektedir.
Bu soruları anlayabilmek için Hafets Hayim’in kullandığı benzetmelere bakalım: Her marangoz dükkânında bir testere vardır. Bu testere olmazsa olmaz bir alettir ve herhangi bir nalburda oldukça düşük bir fiyata satın alınabilir. Şimdi şöyle bir uygulama yaptığımızı düşünelim. Marangozdan testeresini alalım. Onun yerine elmas kesiminde kullanılan testereden çok daha pahalı bir kesim bıçağını kendisine verelim.
Şimdi bu değişimi bir düşünelim. Biz marangoza pahalı bir hediye almış olduk ama esasında ona hiçbir yarar sağlamayacak bir alet hediye ettik. Eğer marangoz işini yapacaksa ihtiyacı olan şey testeredir. Basit gösterişsiz bir testere. Elindeki elmas yontma bıçağını kendi işinde kullanamaz. Diğer taraftan elmas kesme işlemini yapmaya kalksa kimse ona güvenerek elmaslarını emanet etmez çünkü marangozun bu konuda bir bilgisi yoktur. Kısacası elinden alınan testere ile marangozun işi kesintiye uğramış olur. Hafets Hayim bu örnekten hareket ederek bu şekilde dünyaya bakışımızın ne olması gerektiğini anlatır. Herkesi yaratan Tanrı elbette ki yarattıklarının ihtiyaçlarını bilir ve bunu onlara sağlar. Ancak zaman zaman da onları sınava tabi tutar. Bu sınavların neden ve niçinlerini ise sadece ama sadece Tanrı bilir. Kimileri zor şartlar karşısındaki tepki ve dayanma güçlerinin ne olacağı konusunda sınanırken kimileri de elindeki ile başkalarına yardımcı olup olmayacakları konusunda sınava tabi tutulurlar. Yapılan her davranış ve mitsvanın dünyayı iyileştirme konusundaki görevlerimize katkı sağladığı unutulmaması gereken bir gerçektir.
İşte bu noktada hepimizin sahip olduğu ‘pay’ çok önemlidir. O ‘pay’ için Tanrı’ya şükranlarımızı sunmak da hepimizin görevidir. Rabi Twerski kitabında bilge Rabi Zusia’nın büyük bir sefalet içinde yaşadığını anlatır. Etrafındakilerden biri Rabi’ye “böyle bir sefalet içinde iken bile ‘şeasa li kol tsorki – her ihtiyacımı karşılayan’ berahasını okur musunuz?” şeklinde bir soru sorar. Rabi kararlılıkla cevap verir. “Eğer Tanrı benim böyle yaşamamı istemişse mutlaka bir bildiği vardır ve ben de bunun için O’na beraha söylerim.”
Tanrı’yı verdiği her şey ile sevebilmek yukarıda da söylediğimiz gibi atalarımızın sevdiği gibi sevebilmek. İşte benimsememiz ve yürümemiz gereken en esas yol buradan geçmektedir.