Son birkaç aydır, değişik ortamlarda güvendiğim dostlardan, cep telefonlarından aranıldıklarına ve nahoş zamanlar yaşadıklarına dair uyarılar aldım. İleteceğim örnek bunlardan sadece biri. Sarsılmayın ama mümkün olduğunca bilgi vermemeye çalışın.
“Dün sabah cep telefonumdan arandım:
- Burası … Sigorta Kurumu. Muzaffer Candaner ile mi görüşüyoruz?
- Evet.
- Size vereceğim bilgiler doğru ise lütfen onaylayınız.
Sonra, tek tek adresimi, doğum tarihimi, ev telefon numaramı, medeni halimi, emekli olduğumu ve en önemlisi kimlik numaramı söylediler; doğru olduğu için benden de ‘evet’ cevabını aldılar.
Akabinde görüşme şöyle devam etti:
- Şu anda kullandığınız kredi kartı x bankasına ait.
- Evet de bütün bunları ne için soruyorsunuz?
- Bunları size bir poliçeden okuyoruz. İki yıllık bir kaza sigortası yaptırmışsınız. İlk yılı kampanya idi. İkinci yılının primini ödememişsiniz. Tutarı (x) kadar. Şimdi bize kredi kartınızın numarasını verin, tahsilâtını yapacağız.
- Peki benim de bir sorum var. Ben emekli başsavcıyım. Şimdi bulunduğunuz şehrin emniyet müdürlüğüne telefon edeceğim. (…)
Yutkunma sesi ve telefon kapandı.”
Kaza sigortası, poliçe tamamen uydurma. Ama anlatılanlar gerçek. Ne yazık ki bütün kişisel bilgiler ortalarda dolaşıyor. Size de böyle bir piyango çıkarsa, ne olursunuz bilmem…
***
Yazlık evimizin bitişiğinde çok çocuklu Amerikalı bir aile oturur. Bazı komşular benimle hem fikir değilse de, onlardan gelen sesler bana mutluluk verir. Ayrıca çocuklar belli bir disiplinle büyütüldüklerinden aşırıya kaçmazlar. Haftanın altı günü yaşam kendi doğasında akar gider. Pazarları ise tek kelime ile ‘kâbus’ yaşarız. Zira konuksever komşularımız çocuklu dostlarını mangala davet ederler. Çocuklar misafirliğe gelişlerinden yarım saat sonra çığlık çığlığa bağırmaya, ağlayarak ebeveynlerini çağırmaya başlarlar. Ses tonları gerçekten kulakları sağır edecek desibeldedir. Oysa ki ortam her çocuğu mutlu edebilecek türden. Hâlâ çözebilmiş değilim, neden yabancı çocuklar hem sakin, hem uyumludur? Ve niye çok küçük yaştan başlayarak, oyun gruplarına ve akla gelmedik her tür kursa giden çocuklarımız hem tatminsiz, hem de derdini konuşarak anlatmak yerine bağırarak ağlarlar?
Pazarın bir dinlenme günü olduğuna dair inancım tam. Onun için komşularımın hep davet etmek yerine, biraz da davetli olmalarını içten dilerim.
***
Sevgili Lizet Cur, sakın seni unuttuğumu düşünme. Sene-i devriyeni hep Teşa be Av olarak belledik. Oysa o kadar çok olayda aramızdasın ki. Zamanı biraz geçirdiysem affet. Sevineceğini biliyorum, Alp de nişanlandı. Geçip gidiyor zaman Lizet’ciğim; huzurlu ol.