Korlar hiç soğumasın…

“Rabi Lau’nun, Auschwitz’ten Sinay’a uzanan isimsiz ve sınırsız bir geçmişin ağır yükü altında elde ettiği haklı başarıları anlayabilmek için okurun, Lau’nun en büyük acının derinliklerinden, onur ve zaferin zirvesine de çıkışını izlemesi gerekmektedir.” (Elie Wiesel, Derinliklerin İçinden, Önsöz)

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
21 Ağustos 2013 Çarşamba

Yıllar önce mali müşavir bir dostumla yazıhanemde sohbet ediyordum. “Allaha şükür bu yazı da geçirdik” demişti. Oldukça gençti, birkaç gün sonra tatilde geçirdiği kalp krizinden kurtulamadığını öğrendim. Yazı geçirmek nasip olmamıştı…

2013 yazı Gezi olayları ile Ergenekon davası arasında sancılı da olsa geçiveriyor. Ünlülerin tatil fotoğraşarını gazete magazin eklerinden, daha az ünlülerinkini de Facebook’dan izledik. Nice mutlu tatillere…

Yaz aylarında bölgede yine kan akmaya devam etti; Mısır, Suriye, Irak, Lübnan…

Gezi olayları Yahudi Diasporası ile ilişkilendirildi. Mısır’daki darbe de Siyonist planın bir parçası imiş!.. Değerli bir sanat profesörümüz; Yahudi, Ermeni veya Rumların Gezi eylemlerinde aktif rol almalarını anlayış ile karşıladığını, bu eyleme katılanların soylarını araştırmalarını önerdi. Yıllar boyu kulaktan dolma bir söylenti olarak kalan 1, 2, 3 şeklindeki gayrimüslim soy kodlarının 90 yıldan beri hala geçerliliğini koruduğunu hayretler içinde öğrendik.

***

Yaz ayları bolca kitap okumaya zaman ayırabildiğimiz bir dönem.

Hayatını orduya adamış olan bir kişi baba evindeki dindarlık havasından uzak durmuş. ‘Gur Hasidi’ (Doğu Avrupa’da bir bölgedeki dini anlayış mensubu) olan babası iyice yaşlanınca Hanuka Bayramı sırasında onu Gur Rebbesi’ni görmeye götürmüş, ancak Rebbe’yi görmek için hiçbir nedeni olmadığından babasını otomobilinin içinde beklemiş. 

Aradan altı hafta geçince Tu Bi Shevat Bayramı’nda adam babasını yine Rebbe’yi ziyarete götürmeyi teklif etmiş. Baba bu kez reddetmiş. “Neden, geçen sefer ne kadar hoşuna gitmişti?” diye soran oğluna da; “ama değmedi” diye yakınmış. “Rebbe, beni Yeruşalayim’e kimin getirdiğini sordu. ‘Oğlum’ dedim, ‘ama arabada oturuyor’. Bana verdiğin kederi unutamıyorum”.  

Adam babasına şapka giyeceğine ve onunla birlikte Rebbe’yi göreceğine söz verir. Rebbe kendisini sıcak bir şekilde karşılar; “Duydum ki, babana hürmet etme mitsva’sını yerine getirmekte titizsin. Peki ya Göklerdeki Baban, Ona karşı saygın yok mu?” (Kitapta yer alan öyküyü kısaltarak aktardım. Y.B.)

İsrail’in Aşkenaz Baş Hahamı İsrael Meir Lau yavaş yavaş Yahudiliğin mitsva’larını uygulamaya başlayan ve Gur Rebbesi’nin cenazesinden dönerken onu otomobiline alan adamın hikâyesi gibi ‘Derinliğin İçinden’ kitabında pek çok esindirici öyküyü kendi sözleriyle anlatır.

Rav Meir Lau Tel Aviv Baş Hahamı iken davet edildiğim iki düğünde kendisini dinlemek olanağını buldum. Konuşma yeteneğine, gelin ile damadın isim veya soyadlarının rakamsal bileşimlerden oluşturduğu ‘braha’lara, (kutsayıcı sözlerine) hayran kaldım. ‘Limmud’ kapsamında ülkemize gelmesi bekleniyor.

Meir Lau’nun kitabında, aldığı dini eğitim ve görevleri sırasında bir araya geldiği İsrail Baş Hahamı Rabi Yitzhak Halevi Herzog, Rabi Shlomo Zamlan, Rabi Menachem Mendel Schneerson, Hüsnü Mübarek, Kral Hüseyin, Papa II. Jean Paul, Lakers’in ünlü basketbol oyuncusu Kerim Abdül Cabbar gibi pek çok önemli şahsiyetle ilişkilerine tanıklık ederken, olaylar arasında mucizevî gibi görünen bağları ve dinin ruhani derinliklerini kavrayabiliyoruz.

Buchenwald kurtulanlarının en gençlerinden biri olan İsrael Meir Lau özgürlüğüne kavuştuğunda sekiz yaşındaydı. Aralarında Meir Lau’nun da bulunduğu beş yüz çocuk Eretz İsrael’e göçleri öncesinde Fransa’da bir kampta bekletilmekteydiler. Holokost kurtulanı bir yardımsever kendilerine bir konuşma yapmak istedi. Çocukların bakışları karşısında, Yidiş dilinde, “çocuklar, sevgili çocuklar” deyip gözyaşlarına boğuldu. Yeniden ağlayabilen, doya doya ağlayabilen savaş yetimleri için bir mucize gerçekleşmişti. Kamplarda ağlamayı unutan o çocuklar yeniden ağlayabiliyorlardı, demek ki yarın da gülebileceklerdi.

Önsözünde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres’in; “her sözcüğü kan ile yazılmış bir kitap” diye tanımladığı ‘Derinliğin İçinden’i okurken pek çok kez gözyaşlarımı tutamayıp  ara verdiğim oldu.  

Avraam Cibili anısına, Rav Mendy Chitrik’in girişimi ile Gözlem Gazetecilik tarafından yayımlanan bu emsalsiz eser, editörü Gila Erbeş’in olağanüstü çabaları ve Estreya Seval Vali’nin eşsiz çevirisi olmasaydı dilimize kazandırılamazdı.

“Holokost kurtulanlarının alevleri, aradan geçen zamanla kora dönüştü.” Korlar soğumasın diye alevleri körüklemeye çalışan Rav Lau’nun öyküsünü ilgi ile okuyacağınızdan eminim.