Nişantaşı’ndaki yufkacı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
21 Ağustos 2013 Çarşamba

Kimi yazlıkçılar, kışlık evlerinde büyük temizlik peşinde. Neden mi? Bazı okullar Eylül’ün 2’sinde, bazıları ise 9’u ile 14’ü arasında eğitim yılına başlıyorlar. Malum Roş Aşana da ayın 4’ünde. Hem temizlik, hem yemek hazırlığı bir arada. Yuva çağındaki çocukların da bu sıcakta disipline girmelerine içim gidiyor. Oysa anneler aynı görüşte değil, ‘çok dağıttılar, artık toparlansınlar’ diyorlar. Birçok aileyi kapsayan yeni ‘trend’ ise torunlarla birlikte büyükanne ve büyükbabaların da şehre taşınması. Çalışan anne/babalar ve her nedense evde çok sık değişen yardımcı personel günlük hayatı zorlaştırıyor. Karşıdan konuşmak kolay belki, ancak büyükannelerin torunlara endeksli bir yaşam sürmelerini de çok sağlıklı bulmuyorum. Öyle veya böyle, yeni öğretim senesi üç nesle de hayırlı olsun.

***

Yaşam alanları artık şehrin birçok bölümüne yayıldı. Aynı şekilde okullar da giderek daha uzak yörelere doğru yol aldı. Bir zamanlar Nişantaşı çevresinde bulunan, Işık Lisesi, Şişli Terakki Lisesi (şimdiki City’s AVM) ve Nilüfer Hatun İlkokulu’nda öğrencilerin dağılma saatinde ciddi bir kargaşa yaşanırdı. Çevrede bulunan iki üç kırtasiyeci anında dolar, defter kitap listeleri havada uçuşurdu. Trafiği de etkilerdi bu patırdı. Şimdilerde böyle bir alışveriş olduğunu zannetmiyorum. Bu işler artık okullarda hallediliyor sanki. Ancak o dönemden şimdiye nüfus birkaç kez katlandı. Okulların açıldığı ilk hafta traŞk gerçekten kötü oluyor. Tabii, belediyelerin geleneksel kazıları da ayrı bir sürpriz konusu. Yine de bu zaman dilimi içinde sokak işlerinizi ders saatleri içinde halletmeniz daha akılcı olabilir.

***

Nişantaşı’nın bir köşesinde yıllar boyu taze yufkası, helvası ve kendi kurdukları turşusu ile ünlü küçük bir dükkân vardı. Kaldırımdan birkaç basamakla girilirdi içeri. Zamanla peynir, şarküteri, meşrubat v.s de eklendi ürünlere. Sahibinin adını bilmezdik, ancak hacca gittiği için ‘Hacı’ diye hitap edilirdi. Hacı, oğullarını da yetiştirdi. Mahalledeki herkesi tanırlardı. Hal hatır sorarlar, daima mesafeyi saygı çerçevesinde tutarlardı. Bir müddet sonra oğulları, yufkacı dükkânının hizasında bir market açtılar. Patronlar her daim işin başında durdular. Gece geç vakte kadar açık olan mekânda sohbetlerimiz devam etti. Her iki kardeş de gerek kızlarını gerekse oğullarını Amerika’da okutmuşlar, lisansüstü yapmalarına da olanak tanımışlardı. Öngörülüydüler; çağa ayak uydurmakta çevredeki birçok insandan daha başarılıydılar. Bir gün marketin pencerelerinin gazetelerle örtüldüğünü, kapıya da zincir konduğunu gördük. Bilirsiniz fısıltı gazetesi hızlıdır. Marketin sahipleri dükkânı bir bankaya kiralamışlar. Gerçi çalışmaya da pek ihtiyaçları yoktu çünkü civarda hatırı sayılır mülkün sahibiydiler.

Helal olsun, diyorum. İş bilenin kılıç kuşananın.