Yuya = Yasef?

Sami AJİ Köşe Yazısı
4 Eylül 2013 Çarşamba

Bir evvelki yazımda size Yasef’ten bahsetmiş ve Tora’da yer alan hayat hikâyesini ekonomik ve siyasi bir terminoloji kullanarak aktarmaya çalışmış ve şöyle bitirmiştim:

“Mısır’ın kaderini değiştirmiş, muazzam bir şekilde geliştirmiş böyle bir kişinin Mısır tarihinde yeri olması gerekmez mi? En azından belli belgelerde adının geçmesi gerekmez mi?

Yasef hayal mahsulü olabilir mi?”

Antik Mısır tarihinin en parlak devrini bulmaya yönelik bir araştırma yaptığınız zaman tarihçilerin tamamı bize, Firavun Tuthmosis IV’ün son yılları ve onun oğlu Firavun III. Amenhotep devrini gösterir. Takriben 40 yıl süren hükümranlıkları süresinde, Mısır, ilimde, sanatta ve günün tabiriyle “uluslararası arenada” en parlak yıllarını yaşamıştır.

Bu dönemde de, vezirlik görevinde bulunan kişiyi soruşturduğunuzda karşımıza çok ilginç bir isim çıkıyor: Yuya.1

Şimdi, 1903 yılına gelelim. İngiliz arkeologlarından meydana gelen bir ekip gerekli izinleri alarak Krallar Vadisi’ndeki mezarlarda kazı yapmaya başlıyorlar. Bunların içinde Yuya’nın mezarı da var. İki yıl süren kazılar sonunda içeriği bakımından çok zengin mezarı ortaya çıkarırlar. (Bu zenginlik 17 yıl sonra bulunan ünlü Tutankhamon’un mezarı ile geçilecektir).

Tabiatıyla önce mumya açılıyor ve o esnada hazır bulunan arkeolog günlüğüne şunları aktarıyor:

“Bu kişi kesinlikle bir Mısırlı değildi. O haliyle bile hepimizi etkilemişti. Güçlü karakteri adeta yüzüne yansımıştı. Uzun boylu idi. Ve yüz hatlarının geneline bakılırsa yakışıklı bir kişi olmalıydı. Yuya’nın yanında bulunan lahitte de karısı yatıyordu ama o kesinlikle Mısırlı idi”.2

Arkeolog’un notları sanki Tora’dan yankılanıyor. Yasef, Mısırlı değil o kesin. Eşi ise, yine Tora’nın dediğine göre, On tapınağının başrahibinin kızı Asenath. (On, Kahire’nin kuzey kesiminde yer alan bugünkü Heliopolis semtidir; tapınağın kalıntıları bugün dahi gezilebilir.) Yani Asenath’ın Mısırlı olmaması imkânsızdı.

Aynı şekilde, Tora,  onun güçlü karakterini, gerek Potiphar’ın yanında çalışırken, gerekse hapiste iken ve gerekse Firavun’un hizmetinde iken açıkça vurguluyor.

 Arkeologun, yukarda Yuya’nın fiziğini tarif ederken kullandığı kelimeler ile Tora’daki ifadeler, bakın, birbirine ne kadar yakın:

Kitabımız, “Yasef çok etkin ve etkileyici bir kişi idi”3  Ve “Yasef dikkati çekecek kadar yakışıklı idi”4 diyor.

Özetlersek şu ana kadar yaptığımız kıyaslamalar adeta birbirini destekliyor.

 Mezardaki eşyalar tasnif edilirken, Yuya’nın ‘Hayat Kitabı’5 bulunur. Ve bu kitapta onun sahip olduğu unvanlar, lakaplar ve görevler sayılmaktadır. İlk gözümüze çarpan sıfatlardan biri “Tanrı’nın Sevdiği Kişi” olduğudur. Tora’nın muhtelif bölümlerinde de Yasef’in Tanrı’nın sevgisine ve desteğine mazhar olduğu belirtilir.6

 ‘Hayat Kitabında’ Yuya, ‘Kralın Babası’ diye anılır. Nitekim Mısır kaynaklarına göre Yuya’nın kızı Firavun’un en sevdiği ve daima hürmet ettiği eşidir. Diğer bir deyimle ünlü vezir aynı zamanda Firavun’un kayınpederidir (yani bir anlamda Firavun ona “Baba” diye hitap edebilirdi). Tora’da ise, Yasef, (Bereşit 45/8) kardeşlerine kendini tanıttıktan sonra aynen şöyle der: “Tanrı beni Firavun’un Babası kıldı”.  

Hayat kitabında yazılı unvanlarından biri ise “Kral’ın yüzüğünü taşıyan” kişi unvanıdır. Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi, Tora aynı ifadeyi kullanmıştır: Firavun “Parmağındaki yüzüğü çıkarır ve Yasef’in parmağına takar.”7

Yine sayılan ilginç unvanlardan biri de “Kral’ın kendi ikizi olarak saydığı kişi” deyimidir. Nitekim Tora’daki Yasef’e Firavun “sen ve ben biriz, sadece aramızda şu taht vardır,” demiştir.

Hayat kitabında sayılan sıfatlar 40 adettir ve bunların tamamı bir araya geldiğinde, Yuya’nın kesinlikle Mısır’ın gerçek hâkimi olduğu ve Firavun’un sahip olduğu tüm siyasi, iktisadi ve hatta dini yetkilerini dahi kullandığı açıkça ortaya çıkar. Tora, Firavun’un Yasef’e şöyle hitap ettiğini yazar: “Seni tüm Mısır ülkesinin hâkimi kıldım. Bundan böyle senin emrin olmadan bu ülkede kimse parmağını bile kımıldatamayacak.”

Mısır uzmanı tarihçilere göre, III. Amonhotep, tüm yetkilerini Yuya’ya devrettikten sonra adeta zevk-u sefaya dalar ve hiçbir şekilde devlet işleri ile ilgilenmez. Kayıtlara geçen ilginç bir öykü de Amonhotep’in sırf çok sevdiği karısı (yani Yuya’nın kızı) Tiye’nin yelkenli ile dolaşması için ona özel ve muazzam boyutlarda bir sunî göl yaptırdığına dair ifadelerdir.

 Tora’daki Yasef de tüm sahip olduğu yetkileri ülkesinin lehine kullandığı gibi, ailesini de kayırmaktan da geri durmaz. Böylece Jacob ve tüm halkı için asırlar sürecek bir refah ve huzur çağı başlar.

***

Yukarıdaki resmi de herhalde merak ediyorsunuzdur.  Bu fotoğrafta Yuya’nın mumyasını görmekteyiz. O kadar iyi mumyalanmış ki, onları ilk bulan arkeolog şöyle der “neredeyse gözlerini açıp konuşmaya başlayacak”. Tora aynı şeyi söylüyor: “Yasef, Mısır usullerine (en iyi şekilde) mumyalanarak lahite kondu”. Ben, photoshop ile sadece gözlerini açtırdım ve yüzünü renklendirdim.8

Şimdi söz sizde: Yuya, Yasef’in kendisi olabilir mi? Ben evet demeye yakınım. Hatta Yuya isminin YUsef ben YAacov’un kısaltılmış şekline benzerliğine de dikkatinizi çekerim.

 

1) Bu yazımda özellikle Mısırlı tarihçi Ahmed Osman’ın yazdığı The Hebrew Pharaohs of Egypt (Bear and Company 2003) adlı eserinden faydalandım.

2) Arthur Weigall. “The Life and Times of Akhenaten” 1910-1923 London

3) Bereşit 39/2

4) Bereşit 39/7

5) Aslında bu kitap Mısır geleneklerinde ‘Ölüler Kitabı’ diye adlandırılır. Ama ben buna ‘Hayat kitabı’ demeyi daha uygun buldum.

6) Bereşit 39/2, 39/21, 39/23, 41/37 ve müteakip bölümlerde Tanrı’nın daima Yasef’in yanında olduğu belirtilmektedir.

7) Bereşit 41/42

8) Fotoshop tekniklerine sahip olmadığımdan bu konuda benden yardımlarını esirgemeyen, Bayan Megi Danon’a teşekkürlerimi sunuyorum.