İstanbul’u yeniden yeni yılda yaşamak

Eddi ANTER Köşe Yazısı 0 yorum
4 Eylül 2013 Çarşamba

Pek çoğumuz, etrafımızda çocukluktan beri tanıdığımız arkadaşlar, bir kaç akraba ve yakın dostla hayatlarımızı sürünün içinde geçirenleriz. Bu emniyet şeridimizin sınırlarıdır. Yeni bir semte gitmek, farklı bir yemek sipariş etmek, değişik bir hayat deneyimini tatmak için çoğu zaman bir başkasının bizim elimizden tutması gerekiyor. Aksi halde kısıtlı bir gurubun içinde kendimizi onlara kıyaslayarak ömrümüzü tüketiriz. Bundan da hiç rahatsız olmayız çünkü farkında değilizdir. Ta ki başka sürüden biri alışık olmadığımız bir tecrübeden bahsedinceye kadar. Yenilik ve değişiklik hakkında bilgi edindiğimiz andan itibaren bu fikir bizi kaşımaya, dürtmeye başlar. İlla görülmesi gereken farklı yeni bir yer vardır, yapılması gereken değişik bir eylem hatta hazmetmesi zor bir fikir bile olabilir. Değişim ve gelişim hep bu şekilde olmaz mı zaten? Fakat bu değişim ve gelişim sizden kaynaklanmıyorsa siz o zaman sürüdensinizdir. Bunu da kabul etmek zordur. Sürünün de bir lideri, çobanı vardır. O kişi sürüye neyin ne zaman nasıl yapılması gerektiğini söyleyen veya kendini yaptıklarıyla gösteren kişidir. Siz hangisisiniz acaba? Hiç düşündünüz mü?

Bu yaz tatilimi İstanbul’da geçirmeye karar verdiğimde beni nelerin beklediğini elbette bilemezdim. Yepyeni arkadaşlar, özellikle genç, hayatının baharında bir kaç yazar ve doktor adayıyla tanıştım.  Bana hiç bilmediğim bir İstanbul’u gösterdiler. Mezeler aynı meze, balıklar aynı tat, lokantalarda masalar benzer olmasına rağmen ben farklı bir şehir yaşadım. Hiç bilmediğim semtlerin, tanımadığım lokantalarında aynı sıcaklığı yaşarken ön yargılarımdan kurtulmam gerektiğini bir kez daha fark ettim. Hayat sürekli tekrardan ibaretken ben kendi hayatıma biraz değişiklik sokmanın getirisinin ne kadar da doyurucu olduğuna tanık oldum. Zaten hayatımın amacı ruhumu beslemek ve tekâmül etmek olduğuna inananlardan olduğum için bedensel zevklerin bir şekilde ruhumu tatmin etmesi gerektiğine bir kez daha ikna oldum.

Tatilimin en son haftası Florida’da yaşayan Amerikalı arkadaşlarım beni ziyarete geldiler. Bu sefer rehberlik sırası bendeydi. İstanbul’a ilk defa uğrayan bu çifte doğduğum, büyüdüğüm ve her nefesimin içinde hissettiğim şehri gösterecek, aynı zamanda kendim de keyif alacaktım. Nereye götürseydim acaba? Gezecek o kadar çok yer, yapacak fazlasıyla etkinlik varken, ben neye göre seçecektim? Böyle kaç asırlık bir kenti, değişik medeniyet ve imparatorluklara başkentlik yapmış bu koskoca yeri nasıl sıraya dizecektim?  Özlem yeri dolmayanlara duyulur; bunu da yeniden gözlemledim. İstanbul’un gönlümdeki yeri hep başka kalacak ve boşluğu dolmayacak...

Hem eskiyi hem de yeniyi görmelerini sağlayacak şekilde önce Galata turuyla işe başladık. Neve Şalom, İtalyan ve Eşkenaz sinagoglarını gezdikten sonra fark ettim ki ben hiç Galata Kulesine çıkmamışım. İlginç bir deneyimdi. İstanbul’u kuşbakışı izlerken, içimden Hezarfen Ahmet Çelebi gibi uçasım geldi Kız Kulesine, Haydarpaşa Garı’na, Adalara... Sultan ve cariye kıyafetlerini giyip hatıra fotoğrafı çektirmek de ilginçti. Yorgunluk kahvesini Nikol’s de içince, bu eski yerleşim yerinin nasıl kalkınıp sahip çıkıldığına şahit oldum. Yazık ki pek çok şey iş işten geçtikten sonra hatırlanıp kıymete biniyor. Bu Galata için geçerli değildi.

Sırada Sultanahmet turu vardı. Topkapı, Yerebatan derken Kapalı Çarşı başlı başına bir cennet ortamıydı ilk bakan gözler için... Hem alış veriş hem de gezinmek adına muhteşem bir gündü. Mısır Çarşısı ve hemen akabinde Pandeli’de kısa bir duraklamayla hem ben çocukluğuma geri döndüm hem de Amerikalılar lokantayı ziyarete gelen Yul Bryner ve Marlon Brando fotoğraflarına bakıp iç çektiler. Zaman ne de çabuk geçiyor dedirtti hepimize. Rahmetli babamla yaptığım öğlen yemeklerim aklıma geldi. Seneler sonra girdiğimde, mekân sahibinin beni ismimle çağırıp, hal hatır sorması da manidardı. Bazı yer ve insanların unutulmadığını, sımsıcak bıraktığın gibi kaldığını gördüm..

Dolmabahçe Sarayı ve Boğaz’da tekne turuyla Ortaköy gezintisi de sona varınca Florida’ya geri dönüş vakti de gelmişti. Yaptıkları reklam sayesinde gelecek sene pek çok yeni ziyaretçinin geleceğine gönülden inandım. Tatilin bitip, okulların açılmasıyla yeni bir dönem ve yıla girmiş olduk.

Kimine, senenin bazı günleri çok önemliyken, kimine de her gün aynı şekilde vazgeçilmezdir. Yahudi takvimine göre yeni bir yıla girerken içimde her zaman olduğundan daha güçlü bir coşkuyla iyi şeylerin olacağını hissediyorum. Hem kendi dünyam hem de dünya adına huzur ve barışın olması ilk temennim. Bunun başlayacağı yer yine kendimde. Bunun farkına varıp farkını anlamaksa size kalmış. Dışarıdan, politika veya politikacıları eleştirmek yerine bir şey yapmak isteyenlerdenseniz şayet, örnek olun derim. Fikir, tutum ve davranışlarınızla siz barışçıl olun ki etrafınızda da huzurlu olsun.

Yeni yılda ne isteyeceğim diye düşündüğümde beni benden iyi tanıyan Bir’i varken bu konuda fazla kafa yormamam gerektiğini bir kere daha anladım. Olması gerekenler oluyor ve ben seyirciyim nasılsa... Oyunu oynamak istediğimde kurallar belirtilmiş, emirler verilmiş. Ben sadece hangilerine uyup uymamak konusunda aklımı kullandığımı zannedeceğim sadece... Belki dünyamın içinde yalnızım fakat O her şeyi gören ve sonu bilen olduğuna göre kendimi de O’na havale ediyorum.

Benim için de elbet bir hikâyesi bulunuyor. Bu arada en azından dua edebilirim. Duanın bir zararı yoktur hatta bazı kararları değiştirme gücü bile vardır, derler...

Allah’ım benden sevgini ve sevgiyi esirgeme,

Güçsüz anlarımda kendimi güçlü göstermek zorunda bırakma,

Birine ihtiyaç duyduğumda bunu o kişiye söyleyecek cesareti ver bana,

Sağlıklı olup farkında olmadığım her gün için sana hamd olsun,

Bereketi yağmur ve toprak yerine başka şeylerde arayan gözlerimi aç,

Yalvarıyorum Sana,

Bana verdiğin velinimetlerden başım dönmesin ve bana paylaşmayı hatırlat,

Yeni bir yıl değil her günün yeni bir gün olduğunun bilincini bana bahşet.

Karşımdaki insanı kendim gibi sevebilmem için bana kendimi sevmenin yollarını göster.

Işığını üzerimden ayırma ne olur.

Yürüdüğüm yolu aydınlat.

Bir Sen varsın gerisi boş, bomboş...

Yeni yılınız kutlu olsun, sizler de mutlu... İnşallah.

 

1 Yorum