2024 Olimpiyatları için aday şehrim Konya

Olimpiyatlar’ın kurucusu Baron Pierre de Coubertin’in1 dediği gibi “Ce n’est pas la victoire c’est le mérite qui compte” (Esas olan kazanmak değil katılıma layık olmaktır.) Ülkemiz de bu suretle Olimpiyatları organize etmeye layık olanlar arasında, en üst sıralarda yer almaya hak kazandığını ispat etmiştir.

Sami AJİ Köşe Yazısı
18 Eylül 2013 Çarşamba

Bu sefer de Olimpiyatlar, hem sosyal hem de siyasi gündeme girince bir ay evvel hazırladığım yazımı yeniden erteleyerek, bu konuya değinmek istedim.   

Heyecanla izlediğimiz sunum ve oylamadan sonra yaşanılan düş kırıklığı gerçekten çok etkileyici idi. Ama üzülmeye gerek yok: İkinciliğe layık görülmemiz de bence, derslere iyi çalışıldığının ve etkin bir hazırlama devresi geçirdiğimizin bir göstergesiydi. Modern Olimpiyatlar’ın kurucusu Baron Pierre de Coubertin’in1 dediği gibi  “Ce n’est pas la victoire c’est le mérite qui compte” (Esas olan kazanmak değil katılıma layık olmaktır.)  Ülkemiz de bu suretle Olimpiyatları organize etmeye layık olanlar arasında, en üst sıralarda yer almaya hak kazandığını ispat etmiştir.

Ancak Olimpiyatları organize etmek hasretini gidermek için mutlaka birinci olmamız gerekir.

Acaba İstanbul’a alternatif olarak, olimpiyat komitelerinin tüm isteklerini karşılayarak, tüm endişelerini giderecek, bir Anadolu kenti bulmak mümkün mü? 

Bir iş seyahati için gittiğim Konya’da, dostların misafirperverliği sayesinde şehri dolaşmak fırsatını buldum ve Orta Anadolu’nun merkezi olan bu şehirde Olimpiyatların yapılabileceği hissine kapıldım.

Bu duygu ve düşünceyle size 2024 adayım Konya hakkında bir sunum yapmayı düşündüm. Bunu da şimdiye kadar TV’lerde izlediğim tanıtım sunumlarını örnek alarak önünüze getirmeye gayret edeceğim.

Dünya kenti Konya MÖ 7000 yılına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip çok istisnai ve adeta bir açık müze konumundadır. MÖ 7000 ila 5500 yılları arasında ilk yerleşim merkezlerinden kabul edilen ‘Çatalhöyük’ bu vilayetimiz sınırları içindedir. Bildiğiniz gibi Çatalhöyük, UNESCO tarafından korunması gereken kültür mirası listesine dâhil edilmiştir.

Konya daha ileriki tarihlerde, sırasıyla, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Makedonyalılar ve Roma İmparatorluğu’nun (önce Batı sonra Doğu Roma) hâkimiyeti altına girmiştir. Tüm bu medeniyetlerin izlerini Konya’da hâlâ görmek mümkündür. 11. yüzyıldan itibaren de Konya, Türk şehri olarak varlığını geliştirmiş Anadolu Selçuklu Devleti’ne ve Karamanoğulları Beyliği’ne başkentlik yapmıştır.

Özetle Konya tarihi zenginlik yönünden birçok dünya kentiyle herhalde rahatlıkla boy ölçüşür.

Olimpiyatların vermeye çalıştığı mesaj çok açık: “İnsanlar arasında barış ve kardeşliği, sevgiyi, karşılıklı saygıyı hiçbir ayrım gözetmeksizin yaymak ve geliştirmek.”

Konya deyince aklımıza ilk gelen düşünür Mevlana değil midir? Onun eserlerinden fışkıran, asırlardan beri tüm dünyaya yayılan ve insanları etkileyen felsefesinin, tıpa tıp Olimpiyatların ana gayesine uygun hatta onu aşan bir zenginliğe sahip olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz.

Mevlana’yı anma törenlerine her yıl tüm dünya ülkelerden gelenlerin sayısını göz önüne alırsak, sırf bu özelliği ile Konya’nın büyük bir cazibe merkezi haline geldiğini rahatlıkla ifade edebiliriz.

Olimpiyat komitesinin en fazla hassas olduğu konu güvenliktir. Oyunların sıfır riskle ve hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadan başlaması sürdürülmesi ve bitirilmesi mutlaka istenir.

Bu endişeleri Konya şehri kadar, kolaylıkla giderecek bir şehri Türkiye’de bulmak kolay değildir. 

Jeolojik yapısı bakımından Konya deprem riskini asgari derecede taşıyan ve nadir bulunacak bir konumdadır. İklim bakımından da belirli bir sorunla karşılaşmamız pek olası değildir. (Daha evvel Olimpiyatların organize edildiği bazı kentlere bakarsak şehrimiz iklimi kabul edilecek bir görünüm sunar.)

Buna paralel olarak düz denebilecek bir ovada yer alması hem inşaat maliyetlerini hem de ulaşım yatırımlarını çok ciddi bir şekilde azaltacağı kesindir.

Bu çerçevede, fikirlerine müracaat ettiğim uzman dostların, Konya’nın hemen dışında kurulacak bir Olimpiyat kenti için kabaca çıkardıkları bütçe şöyle bir listeden oluşmaktadır:

Olimpiyat köyü barınma ve sosyal tesisleri 200 milyon dolar. Bu köyün çevresine adeta birer uydu gibi inşa edilmek üzere, stadyum 280 milyon dolar, kapalı yüzme havuzu 165 milyon, kapalı spor salonu 180 milyon, kapalı velodrom (bisiklet pisti) 210 milyon,  toplam 1 milyar 35 milyon dolar.

Konya ve civarında bulunan benzeri tesisler ise küçük onarımlardan sonra, antrenmanlara veya eleme müsabakalarına tahsis edilebilir. Özetle ortaya çıkacak nihai rakam yukarda saydıklarımdan yüzde elli fazla olsa bile yine şimdiye kadar öngörülen ve medyada yayınlanan seviyelerin altında kalmaktadır. Bu rakamlar olimpiyat komitesince ‘ürkütücü’ veya ‘şüpheli’ olarak nitelendirilmez. 

Kürek yarışları için, benim amatör gözlerimle, Beyşehir Gölü ideal ötesindedir. Yelken yarışları için de ben Silifke’yi öneriyorum.

Böylesine bir faaliyeti başlatabilirsek sadece Konya’ya değil, tüm bölgeye muazzam bir sosyal ve ekonomik canlılık kazandırılacağı kesindir. Ama daha önemlisi Olimpiyat seçici komitesinin seçim kıstaslarına cevap vermek için tüm yöre halkının canla başla çalışacağına da mutlak gözüyle bakıyorum. 

Zaten esas olan da budur; bu teşebbüse girişmeden evvel Konya halkının tam ‘concensus’u gerekir. Ondan sonrası nispeten kolaydır, çünkü sadece teknoloji devreye girecektir.

“Spor ve Sevginin Şehri Konya’ya Hoş Geldiniz”

 

1 Baron Pierre de Coubertin (1863-1937): Hayatı boyunca eğitime ve bilhassa okullarda beden eğitimi derslerinin yaygınlaştırılması için çalıştı. Bu yönde çeşitli incelemelerde bulundu eserler yayınladı ve Fransız hükümetlerine çeşitli programları kabul ettirdi. Ölümüne kadar Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin başkanlığını sürdürdü.