Eskilerin; hiçbir pedagojik altyapıları, konular üstünde ayrıntılı çalışmaları ya da uzun sohbetleri olduğuna hiç inanmıyorum. Tamamen tecrübeyle sabit yaşadılar ve eminim bizden çok daha az yenilgiye uğradılar hayatta. Çünkü onların adına tevekkül dediğimiz mucizevi bir inançları vardı. Hayatın içinde ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin, her şeye sakin bir kabullenişle “hoş geldin” demeyi başarabildiler.
Ne güzel bir söz değil mi?
Eskilerin; hiçbir pedagojik altyapıları, konular üstünde ayrıntılı çalışmaları ya da uzun sohbetleri olduğuna hiç inanmıyorum.
Tamamen tecrübeyle sabit yaşadılar ve eminim bizden çok daha az yenilgiye uğradılar hayatta.
Çünkü onların adına tevekkül dediğimiz mucizevi bir inançları vardı. Hayatın içinde ne olursa olsun, başlarına ne gelirse gelsin, her şeye sakin bir kabullenişle “hoş geldin” demeyi başarabildiler.
Bizim nesil; daha isyankâr, daha kavgacı, daha zor bir nesil, hele bizden sonrakileri bu konuda ikna etmeye kalkmak; işte o, daha da imkânsız…
Hayatı değiştirme çabası, kendi içinde bulunduğu durumdan hoşnutsuzluk, dünyadan ve yaşadıklarından şikâyet gibi döneme bağlı deformasyonlarla yaşayan yeni nesiller; iyi düşünme felsefesinden çok uzakta yaşıyorlar bence.
İradenin gücü elbette önemli ama şu da bir gerçek ki bazen, insan ne yaparsa yapsın var olan düzeni değiştiremiyor ya da hayatına dilediği gibi bir yön çizemiyor.
Büyükler, böyle bir durum içinde bile kendilerine yöneltilen, nasılsın, sorusuna, iyi diyelim; iyi olsun, cevabını verirler hep.
Ne güzel söz değil mi diye size soruşum da bu yüzden işe.
Yıllardır üstünde durulan kuantum, olumlu düşünme, yaradılış, evren gibi bizi uzun uzun düşündüren konu başlıklarının temelinde de bu yok mu zaten? İyi derseniz, iyi olacaktır ve hayatın getireceklerine daha rahat bir şekilde kucak açacaksınızdır.
Rahat olmasanız da en azından şikâyet etmemeyi öğreneceksinizdir.
Bu sebeple eskiler daha mutlu, daha sakin, daha çaresiz ama daha huzurlu yaşamışlar.
Bu sebeple hayatın karşısında takındıkları masum tavır onları daha özel kılıyor bize göre.
Biz; karşımıza çıkan tüm zorluklarla sonuna kadar mücadele etmek zorunda kalan, hayır sözcüğünü kabul etmeyen hatta hayatın değişmez gerçeklerini bile kabul etmekte zorlanan, hayatın çok daha zor yaşandığı biz zaman dilimine denk gelmiş hüzünlü bir nesiliz bana göre.
Belki de bundadır aşkların eskisi gibi olmayışı…
Bundandır her geçen gün değişen eğitim, sağlık, hukuk gibi temel konulardaki yeniliklerden şikâyetlerimiz…
Bu yüzdendir hayatı beğenmeyişimiz.
İyi; diyelim; iyi olalım o zaman.
Belki de bu kehanet işe yarar.
İyi dersek, gerçekten iyi olur her şey ve gökten üç elma düşer başımıza, dilediklerimizin başına yollayacağımız…
Belli mi olur?