Yine bir derbi haftasını geride bıraktık, Fenerbahçe evinde, Trabzonspor’u konuk etti. Her şeyden önce ortam oldukça gergindi. Maçtan 2-3 saat öncesi stada girenler, Saraçoğlu’ndaki o tansiyonu hissedebiliyordu. Trabzonspor ısınmak için sahaya çıktığında tansiyon iyice yükseldi. Zokara kendisine karşı yapılan tezahüratlara gülerek karşılık verince, taraftar iyice gerildi.
Fenerbahçe’nin daha önce oynanan maçlarda ezeli rakibine karşı üstünlüğü mevcut idi. Özellikle son yıllarda Trabzonspor Fenerbahçe’yi yenmekte oldukça zorluk çekiyordu. Kağıt üzerinde maçın favorisi Fenerbahçe’ydi kuşkusuz.
Fenerbahçe’nin kadrosunda zorunlu değişiklikler vardı bu maçta. Geçtiğimiz hafta sakatlanan Raul Meireles ve maçtan önceki son antrenmanda sakatlanan Bruno Alves’ten yoksun başladı maça sarı lacivertli takım.
Alper Potuk, Holmen, Mehmet Topal orta sahası ilk 11’deydi. Ancak daha önce ilk 11’de beraber oynamamış üç orta sahayı aynı anda sahaya sürmek bir hataydı bana göre. Fenerbahçe’ye henüz adapte olamamış Alper Potuk ve Holmen ikilisini Trabzonspor maçı için beraber oynatmak yerine Cristian ya da Emre’den biri ilk 11 için tercih edilebilirdi. Zira Cristian Baroni son 2-3 Trabzonspor maçlarının kahramanıydı.
Fenerbahçe’nin Raul Meireles’in araya attığı topları ve uzaktan çektiği isabetli sert şutları aradığı bir gerçekti. Bunun yanına bir de savunmadan efektif bir şekilde ileri top servisi yapan Bruno Alves’in sakatlanmasıyla, Fenerbahçe geriden top çıkarmakta oldukça zorlandı. Top orta alana geldiğinde de topu ayağında tutacak tarzda bir orta saha olmadığı için baskı oldukça azaldı.
Ersun Hoca’nın Fenerbahçe’si bana göre son yılların en zevk veren Fenerbahçe’si. Topu hep rakip alanda tutma adına oynayan, baskılı, pas yapan, her maç yirmi üzeri şut çeken ve deyim yerindeyse futbolun güzellikleriyle oynamayı seven bir takım. Bu takımı izlemek futbolseverlere keyif veriyordur diye düşünüyorum. Ancak dün Samuel Holmen’in çıkıp yerine Emenike’nin girmesi bence ciddi bir teknik direktör hatasıydı. Nitekim Holmen oyundan çıktıktan sonra Trabzonspor’un ataklı sıklaştı.
Ersun Hoca Holmen’i çıkararak bir kumar oynadı, maçın kaybedilmesi halinde kumarı tam olarak ters tepecek, belki Yanal ismi yine tartışılmaya başlanacaktı. Ancak bu hamlenin iki tarafa bir sonuç getirmemesiyle maç golsüz berabere tamamlandı.
Trabzonspor takımının da hücum adına hiç bir varyasyon düşünmediğini ve adeta “1 puan alıp gidelim” zihniyetinde oynadığını söylemek lazım.
Maçtan sonra yaşanan gerginlikler yine futbolun önüne geçmiş olsa da, artık futbol konuşmanın, futbol yazmanın, futbol çizmenin zamanı geldi diye düşünüyorum. Her yazımdan sonra aynı mesajları sık sık vermeye çalışıyorum, ama umarım siyasetin futboldan, futbolun siyasetten uzak olduğu, herkesin birbirine saygı duyduğu bir ortam sağlanır ve ligin geri kalanı bu kadar gerilimli olmaz.