Adam ile Hava, yasak ağaçtan yedi ve gözleri açıldı. Bunun üzerine doğru ile yanlışı ayırt etmeye başladılar. Doğru mu? Hayır, sevgili okurlar. Koskoca bir yanlış!
Bakalım Tora ne yazıyor: “Yılan, kadına ‘Kesinlikle ölmezsiniz’ dedi. ‘Aslında Tanrı o ağaçtan yediğiniz gün gözlerinizin açılacağını ve Tanrı gibi iyiyi ve kötüyü tanır hale geleceğinizi biliyor.’” (Bereşit 3:4-5).
Diyebilirsiniz ki, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış ne fark eder, ikisi de aynı şey değil mi? Değil sevgili okurlar. Doğru ile yanlış, mutlak kavramlardır. Azı ya da çoğu yoktur. Bir şeye biraz doğru demek mümkün değildir çünkü ya doğrudur ya değildir. Aynısı yanlış için de geçerlidir. Bir problemi yanlış çözdüyseniz, bunun azı çoğu yoktur. Tek bir işlemi bile yanlış yapmış olsanız, sonuç yanlış çıkar, nokta.
Doğru ile yanlış, tıpkı siyah ile beyaz gibi radikal kavramlardır. Arada gri tonları yoktur.
Peki... Biz neden bu karmaşaya düştük? Neden doğru, yanlış, iyi, kötü, hepsi kafamızda birbirine karıştı? Açıklamaya çalışayım...
İnsanoğlu Tanrı’nın görüntüsünde yaratıldı. Tanrı’nın fiziksel bir şekli olmadığına göre, söz konusu olan Tanrı’nın nitelikleri olmalı, öyle değil mi? Tanrı her şeyi bilir, her yerde bulunur, her şeye gücü yeter... Demek ki, doğru ile yanlışı da bilir. Hatta doğru ile yanlışı bir tek O bilir.
Ve Onun görüntüsünde yaratılmış olan Adam ile Hava, doğru ile yanlışı, yaratılışları gereği biliyordu. Bilmedikleri iyi ile kötü idi. Tabii ki, İyi ile Kötüyü Bilme Ağacı’ndan yiyene kadar.
Tanrı onlara ne demişti? “Fakat bahçenin ortasındaki ağacın meyvesinden ise, Tanrı ‘Ondan yemeyin ve ona dokunmayın bile...’” (Bereşit 3:3).
Peki, yediler ne de oldu? İyi ile kötüyü bilir hale geldiler. Ödüllendirildiler sanki...
Yok... Öyle değil sevgili okurlar. Tanrı’nın görüntüsünde yaratılan Adam ile Hava, doğru ile yanlışı biliyordu. Ama ‘İyi ile Kötüyü Bilme Ağacı’ndan yedikleri gün, tüm insanlığın doğası değişti. O andan itibaren açgözlülük, bencillik, kıskançlık, tutku gibi kötüye yönelik dürtülere de sahip oldular (Nefeş aHayim).
Dahası ve bu çok önemli, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme yetenekleri ellerinden alındı. Artık sadece göreceli ve sübjektif olan iyi ile kötüyü biliyorlardı. “Bugün iyi bir iş çıkardım” diyebilirsiniz ama patronunuz hiç de aynı fikirde olmayabilir. Ona göre o günkü işiniz çok kötü, hatta berbattır. 2013 iyi bir sene oldu diyen çıkabilir? Kimin için?
İyi ile kötünün dereceleri vardır. Az önce sözünü ettiğimiz grinin bütün renk skalasını andırırlar. Daha kabaca düşünecek olursak, öğrenci karnesindeki notlar gibi. Az iyi (orta), iyi ve çok iyi (pekiyi). Kime göre? Biz insanlara göre. Bir öğretmenin görüşü ile bir başkasınınki bile değişiklik gösterir. Onun için bir zamanlar ‘kanaat’ diye bir şey vardı.
Bir kayba uğramamız bizim için kötüdür. Ama seneler sonra geriye baktığımızda uğradığımız kayıp sayesinde bambaşka kapıların bize açıldığını ve kötü sandığımız şeyin aslında iyi olduğunu görebiliriz. İnsanoğlu hayata pek dar bir açıdan bakar. Tıpkı bu köşenin adı gibi... Oysa Aşem’in bakış açısı öyle midir? Yaratılmamış olan, ezelden beri varolan, şimdi olan ve sonsuzdan sonra bile varolacak olan Aşem’in evreni ve bizleri, evrendeki toz parçacıklarını ne şekilde gördüğünü hayal edebiliyor musunuz? Her birimizin kaderini her yıl yeniden yazan ve akıbeti ile sürekli, ayrı ayrı ilgilenen Tanrı bizim için neyin iyi olduğunu bilmeyecek de, kim bilecek? Doğru ile yanlışı ayırt edemeyen bizler mi?
İyi ile kötü; doğru ve yanlış gibi radikal değildir. Azı çoğu vardır. Kişiye, göre değişir. Zamana ve mekâna göre de... Koşullara göre... Bir ülkede evlenmeden birlikte yaşamak kötü sayılabilir, başka bir ülke ve toplumda çok doğru bir karar olarak görülebilir. Oooppss! Doğru ile iyi yine karıştı, görüyor musunuz? Çok iyi bir karar, demek ki insana, topluma ve ülkeye, doğru imiş gibi gelebiliyor.
İyi ile kötüyü net bir şekilde ayırt edebilmekten umudumuzu yitirdik de, doğru ile yanlışı nasıl bileceğiz, ona bakalım. Aşem bize bir rehber verdi: Hayatı kullanma kılavuzu. İçinde tam 613 tane Emir (talimat) var. 248 “yapacaksın!” 365’i de “yapmayacaksın!” şeklinde. Doğru ile yanlışı işte böyle bulacağız.
Eğer o eskidendi, şimdi Tora mı kaldı diyorsanız, bu yazımı hiç okunmamış sayın. Çocukların yaptığı gibi orta parmağımı işaret parmağımın üzerine bindirip size “boz” diyorum!