Herkes yaşadığı yöreyi daha iyi tanır. Son zamanlarda Teşvikiye-Nişantaşı araç trafiği bir felaket oldu. Herhangi bir yönden taksiye binmek isteğinizde, şoförler ‘Nişantaşı’ sözünü duyduğunda almaktan vazgeçiyorlar. Şimdilerde bu keşmekeşe bir de yaya trafiği eklendi. Şişli Belediyesi’nin Teşvikiye, Abdi İpekçi Caddesi boyunca yaptığı ışıklandırmanın yanı sıra, yer yer konuşlandırılmış süslü çam ağaçları bulunuyor. Ve çevrelerinde ciddi bir kalabalık oluşuyor. Turistler, sevgililer, çocuklar… Herkes çam ağaçlarının önünde resim çektiriyor. En çok kulak tırmalayan ses 6-8 yaş çocuklarından geliyor, “Çeksene anne; annee çeekk…” Bu patırtıda en ürktüğüm, motosikletli kuryeler! Karşıdan karşıya geçerken de arabalardan sıyrılıp üstünüze doğru geliyorlar, yetmedi kaldırımlara da çıkıp yol sürmeye devam ediyorlar. Zaten eğri büğrü olan yollarda yürümekte zorlanan yayalar için yeni bir trafik canavarına nasıl ‘dur’ denilecek bilemiyorum.
***
Yaş ilerledikçe, bir yanda doğacak olanlar için sevinmek, öte yanda aramızdan ayrılanları anmak yaşamın doğal bir parçası haline geldi.
Yetmişli yılların sonuydu. Çalışmayan genç anneler vakit geçirmek için öğleden sonraları çaylı sohbet toplantıları düzenlerlerdi. Kimilerimiz için pek anlam ifade etmeyen söz konusu toplantılara seçenek olarak, bir ekip kurup briç dersi almaya başladık. Hiç olmazsa zihnimiz çalışacaktı. Derse gelen ‘Mösyö Lazkaris’ artık rastlayamayacağımız tarzda gerçek bir ‘mösyö’ idi. Yakası kolalı beyaz gömleği, takım elbisesi ve kravatı, buram buram kokan tıraş losyonu ve güler yüzü ile “Heyecanlanmayınız bayanlar, yavaş yavaş” deyişiyle hala gözümün önündedir. Zaman geçti; bazılarımız yavaş, bazılarımız daha hızlı ilerledi. Bu arada partnerlerimden Tilda Hakmen’in eşi Yüksel Hakmen’in “Dünyada her kapıyı açan iki anahtar varsa, bunlardan biri briçtir,” deyişini asla unutamam. İlerleyen tarihlerde eşim de Yüksel’i sosyal çevrelerde tanıdı. Sık görüşmesek de ikimizin ona farklı bir sevgi ve saygısı vardı. Bu sevgi aslında kendi yansımasıydı.
Yüksel Hakmen’i yılın son haftasında yitirdik. Aramızdayken çok sevdiği Büyükada’daki evine güçlükle de olsa gidebildiğine öylesine sevindim ki…
Çok konuşmasa da, Hakmen, varlığıyla her otamda değerliydi.
Mekânı cennet olsun.