Beşalah peraşasının hemen başında Tora, Tanrı’nın Yahudileri Mısır’dan çıkardığı zaman, onların yolculuğa hazır olduklarından emin olduğunu anlatır. Belki ekmekleri mayalanmadan yola çıkmak zorunda kalmışlardı; ama yine de silahlıydılar (hamuşim); ayrıca bir bulut bir de ateş sütunuyla korunuyorlardı. Dahası Tanrı onları uzun ve dolambaçlı bir yoldan götürmüştü; böylece kısa yolda karşılarına çıkabilecek Peliştiler’le savaşıp yılmayacaklardı.
Yukarıda yaptığımız giriş aslında birazdan Midraş’ın bize öğretecekleriyle çelişki durumundadır. Çünkü Midraş ise bize başka bir bakış açısı kazandırmaktadır: Tanrı, “sadece hazır olanların” gitmesine karar vermiştir. Raşi de bu Midraş’a Tora’ya yaptığı açıklamalarında yer verir. Tora’nın kullandığı “Hamuşim –Silahlıydılar” sözcüğü, “Hameş – Beş” sayısıyla yakından bağlantılıdır. Midraş buradan yola çıkarak, Bene Yisrael için gerçek ama trajik bir açıklamada bulunur:
Yalnızca beş Yahudi’den biri Mısır’dan çıkabilmişti! Halkın beşte dördü Mısır’da yok olup gitmişti. Mısır kültürüne o kadar asimile olmuşlardı, köle olmalarına rağmen, yeni ve özgür olan Kutsal Ulus’un bir parçası olamamışlardı.
Büyük bir toplum olabilmek şansı varken İbraniler’in beşte dördü bu şanslarını kaybederler. Çünkü onlar için önemli olan büyük bir toplumun parçası olabilmek değil bulundukları toplumun içine girmek ve onlarla entegre olarak yaşayabilmektir. Ancak entegrasyon bir çöküşün sadece başlangıcıdır.
Genel bir prensibe göre “Maase Avot Siman Labanim – Ataların Yaşadıkları Çocukları İçin Birer İşarettir”. Bu doğrultuda Midraş bizleri de, günümüzdeki sürgünün sonuna olan yolculuğumuzun, ilkine benzeyeceği konusunda uyarır: Yahudilerin çoğunu asimilasyonla kaybedecek, Maşiah Dönemi’ne ancak Hamuşim olarak gireceğiz.
Binlerce yıl önce, Midraş, Yahudilerin çoğunluğunun Yahudi kimliğini teslim edeceğini söylemektedir. Günümüzde Midraş’ın söylediklerinin, gözlerimizin önünde gerçeğe dönüştüğünü görebiliyoruz.
Yıllar önce cemaatin liderlerinden birinin yaptığı konuşmanın bir kısmını garipsemiştim. Bunu ifade ettiğimde ise ben garipsenmiştim. Konuşma aşağı yukarı şöyle demekteydi: “Entegrasyona evet ama asimilasyona hayır.” Garipsediğim şey asimilasyonun bir olay olduğunu göstermeye çalışan düşünce tarzıydı. Hâlbuki asimilasyon entegrasyonla başlayan, emansipasyonla devam eden bir çöküş sürecinin sadece beklenen ve bilinen sonucudur. Bu gün çocuklarımızın birçoğu entegrasyona yeşil ışık düşüncesinin sonucunda kendi asıl isimlerini bilmekten bile acizdirler. Özellikle zamanımızda çocuklarımıza “askerde rahat etsinler” düşüncesi ile verilen isimler, öğretilmeyen asıl isimler işin boyutlarını çok acı tablolara taşımaktadır. Son yıllarda normal evliliklerin sayısını kat be kat aşan karışık evlilikler bunun sonuçlarından bir tanesidir.
Peki ya buna nasıl tepki veriyoruz? Milyonların arasında Yahudilerin asimile olduğunu görürken biz ne yapıyoruz?
Toronto asıllı bir yazar bir makalesinde bu soruya yenilikçi ve garip bir cevap verdi: “İnsanlarımızı bırakın gitsinler”. Yani “Asimile mi oluyorlar? İyi, bırakın gitsinler! Hoşça kalın! Kalan bizler Yahudi bir şeylere tutunacağız”
Oysa gariptir; Moşe Rabenu farklı bir cevap önermektedir. Midraş bize, Tanrı’nın, Mısır’dan çıkan Yahudilere liderlik etmesi için Moşe’yi seçmesinin nedenini şöyle açıklar: Çünkü Moşe bir çobandı ve sürüden uzaklaşan koyunlarının tek tek peşinden gidiyordu. İşte, kaybolan her kuzu için olan bu endişesi, Moşe’yi, Tanrı’nın Kutsal Sürüsü’nün çobanı yapmıştır. Her Yahudi Tanrı için özeldir ve Tanrı, bu düşünceyi paylaşan Yahudi liderleri tercih eder.
Bizler, “istediğin gibi yaşa ve bırak istedikleri gibi yaşasınlar” gibi bir tavrı kaldıramayız. Bu tavır Yahudiliğin temelinde olan bir görüşü göz ardı etmektedir: “Kol Yisrael, Arevim Ze Baze – Tüm Yisrael birbirinden sorumludur”. Eğer bir Yahudi açsa, onun doyması için yardım etmeliyim. Eğer bir Yahudi üzgünse, dertliyse ona mutluluk vermeliyim. Eğer bir Yahudi Kutsal Ulusla bağlantısını kaybediyorsa, onun Yahudi yaşamı ve öğretileriyle ilgilenmesini sağlamalıyım. Eğer kardeşlerimize ulaşmak için bu zorunluluğu hissetmiyorsak, biz de Yahudiliğimizden bir şeyler kaybediyoruz demektir.
Tora bize soğuk bir öngörü vermektedir: Çoğumuz bunu başaramayacaktır. Ama bu, ulaşabileceğimiz her bir Yahudi’yi geri getirme konusundaki yükümlülüğümüzü üzerimizden hiçbir şekilde almamaktadır. Yahudi toplumu için tek bir Yahudi’yi bile kurtarmak tüm dünyayı kurtarmaktır – ve kurtarmamız gereken bir sürü dünya var.
Yahudilere ulaşmak çağımızın mücadelesidir. Bunu göğüsleyebilecek cesaretimizin olması ve başarılı olmamız da geleceğe yönelik bir savaşın ilk çarpışmalarında galip gelmek anlamındadır.