Piyasalar keyifsiz bu aralar. 2013’te gerildik mi biraz ne? Nasıl tarif etsem? Hani biraz kilo alınca zorlukla kapanan o fermuar var ya. Tam ki nefesini tutup yavaş yavaş göbeği içeri alırken, cırt der çıkıverir dişlerin arasından o nalet birleştirici şey. Kapatacağın ne ise açılıverir aniden. Kaldığı yerden geri takmak istesen de nafile. Takılır. Zorlasan kopar. Geri indirsen tekrar tutmaz. Bi türlü inmez zaten. Durduk yere bi dolu uğraşı. Hele bir dişi koptuysa şayet, unut o fermuarı artık. Haydi sök dikişleri, yeni bir fermuar dik işin yoksa. Of anam of, ne gerek vardı şimdi buna? İşte öyle bir his hali geldi bana bu 2014’ün başında.
Çoğumuzun günlük hayatta farkına varmadan kullanmakta olduğu bugünkü fermuarlar, 90 yıl önce B.F. Goodrich firması tarafından lastik çizmelerde kullanılmaya başlanmış; ondan 30 sene sonra da çocuk giysilerinden tekstil sektörüne girmiş. İlk fermuar teknolojisini İsveçli bir mühendis olan ve daha sonra New Jersey’e göç eden Gideon Sundback ‘ayrıştırılabilir birleştirici’ olarak keşfetmiş ve 1917 senesinde patent almış.
Kel alaka diyebilirsiniz ama aslında benim ilgimi cezbeden şey fermuarın felsefesi: Bir düşünün, ‘Birlikten güç doğar’ lafını bu kadar güzel iyi sembolize eden bir nesne var mı başka? Tek başına bir işe yaramayan plastik veya metal dişler, bir sıraya girip birbirlerine kenetlenince ne kadar güçlü olabiliyorlar, değil mi? Aksi durumda cırt deyip patlayan bir fermuarın içindekini nasıl da korumasız bırakabildiğini hayal edebiliyor musunuz hissinizle?
Maalesef 2013 senesinde, sırtını sıcak paraya dayamış bir büyümenin, taksitkolik olmuş tüketim toplumunun, inandırıcılığını yitirmiş bir dış politikanın, kutuplaşmış bir toplumun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin, yaz-boz tahtasına dönmüş bir eğitim sisteminin ve bireysel özgürlükler üzerinde hissedilen baskının artık sürdürülemez olduğu ortaya çıkmıştır.
Şimdi ne olacaktır? Yatırım ortamı bundan nasıl etkilenecektir? Merkez Bankası’nın bir ayda 6 milyar dolar satacağını ilan etmesi bile neredeyse kımıldatmamıştır dövizi. Küresel likiditenin geri çekilmesinin yarattığı zorluklar, üç seçimin getirdiği belirsizlikler, bir de politik istikrarsızlık söz konusu olunca, 2014’ün tehlikeli virajlarla dolu, ‘bekle gör’ türünden verimsizliklerle geçecek bir yıl olduğu şimdiden belirginleşmiştir. Enflasyonun arttığı, karlılıkların azaldığı, büyümenin yavaşladığı bir sene olması kuvvetle muhtemeldir.
Şimdi belki de kutuplardan ayrılıp ortada buluşma zamanıdır. Kılıçları gömme zamanıdır. Evrensel hukuka uygun işleyen bir adalet sistemimizin var olduğunun kanıtlarını, hepimizin görme zamanıdır. Kaybolan güvenimizi yeniden tesis etme zamanıdır. En önemlisi de, fermuarı cırtlatan sebeplerle hesaplaşmak yerine, samimiyetle yüzleşme zamanıdır.
Kürdü, Türkü, dindarı, ateisti, ulusalcıyı, sosyal demokratı, milliyetçiyi, Müslüman’ı, Yahudi’yi ve Ermeni’yi ayırt etmeksizin, herkesin kanunlar karşısında eşit olduğuna dair inancımızın tazelenme zamanıdır. Kavgaya değil, ideallere odaklanma zamanıdır. Değerli yazar Çetin Altan’ın deyimi ile belki de enseyi karartmayıp bu kavgadan nasıl bir kazanım elde edilebilir diye düşünme zamanıdır.
Bu vesile ile zorluklarla karşılaştığınızda basit bir fermuarın felsefesini hatırlayıp, ideallerinize, sevdiklerinize ve kendinize daha da fazla kenetlenebildiğiniz bir sene geçirmenizi temenni ederim.