Zararlı kelimeler…

Ortalık toz duman, göz gözü görmüyor. Sanki bir satranç oyunu; ha bire hamleler yapılıyor, hamle üstüne hamle, cepheler gözlenmekte. Puslu havanın dağılması için iyi bir rüzgâra veya yağmura gereksinim duyulmakta. Bense farklı bir gezegenden yazmayı sürdürüyorum.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı 0 yorum
15 Ocak 2014 Çarşamba

Tarafıma gönderilen elektronik bir postada, ‘Matematik Köyü’ne Saint-Joseph ve Notre Dame De Sion’un efsanevi hocası Hanri Matalon’un heykelinin dikilmek istendiği ancak gerekli bağışın sadece onda birinin toplanabildiği yazılıydı.

Yine aynı okulların diğer efsanevi bir hocası Yomtov Garti, 26 Ocak 1983’te, Matalon’un cenaze töreninde yaptığı konuşmada meslektaşından; “daima titizlikle seçilmiş temiz giysileri, tahtadaki güzel yazısıyla tek kelime ile tam bir centilmendi” diye söz etmiş ve 50 yıllık matematik hocalığı süresince pek çok kuşağın ondan feyiz aldığını dile getirmişti.

Her iki hocanın öğrencisi olmak mutluluğuna eriştim. Talebelik yıllarımı anımsayınca ‘palamut’ tabir edilen avuç içinde görünmeyecek kadar küçücük kâğıtlarda hazırlanan kopyalar aklıma geldi. Kopyaları hazırlamak için gösterdiğimiz bunca çabayı dersi öğrenmeye harcasaydık daha akıl karı değil miydi? Çocuk aklı işte…

Ama bu kez itiraf ediyorum, bu başyazımda yine aynı yönteme başvurup beğendiğim iki kaynaktan kopya çekeceğim.

Cengiz Semercioğlu, 4 Ocak 2014 tarihinde ‘TRT’ye yeni şarkılar’ başlıklı yazısında yılbaşı programında Zara’nın söylediği ‘Taht Kurmuşsun Kalbimde’ şarkısının sansürlenerek; “Bırakmam seni ben, yanımdan gidemezsin… Seviyorsan benimle içeceksin” sözlerinin “Seviyorsan benimle oturup güleceksin” şeklinde değiştirilerek okunduğunu belirtti. Semercioğlu, TRT’ye hizmette bulunmak adına ‘içmek’, ‘kadeh’, ‘sarhoş’ gibi zararlı kelimelerin geçtiği pek çok şarkıyı da revize ederek kurumu tiye almakta... Birkaç örnek:

-Her akşam votka, rakı ve şarap- Her akşam boza, ayran ve şıra

- Öyle sarhoş olsam ki- Öyle sersem olsam ki

- Benim gönlüm sarhoştur yıldızların altında- Benim gönlüm yalnızdır yıldızların altında…

- Aynı kadeh aynı mey sarhoş olamıyorum- Aynı hamam aynı tas mayhoş olamıyorum…

Çağ iletişim çağı, eski kopya yöntemleri de tarih oldu. Kısa bir süre önce, öğrenmenin yaşı yoktur diyerek girdiğim mesleki bir sınavda -1.700 katılımcı arasında istatistikî bilgilere göre yaşıtlarımın sayısı sadece 15 idi- girer girmez cep telefonlarımız elimizden alındı. Yine de her yıl ÖSYM, TEOG, SBS gibi giriş sınavlarında soru kitapçıklarının çalındığı iddiaları eksik olmuyor. (Batılılara oranla bu yönde çok gelişmiş pratik bir zekâya sahip olduğumuz aşikâr.)

Söz konusu sınav için katıldığım eğitim semineri ders notlarımdan bazı alıntıları kopyalıyorum:

- “Hepimiz aynı gemideyiz. Haydi, hep beraber yüzdürelim.” (Yaşanılan son gelişmeler için söylenmiş sanki…)

- “Empati karşımızdaki kişinin dünyayı nasıl gördüğünü kavramaktır. Karşımızdaki ile özdeşleşmek, ona benzemek, sempati duymak değildir.” (Empati, ötekileştirmenin, nefret söyleminin önüne geçmenin bir yolu mudur acaba?..)

- “Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin bizim gibi bir varlığı, bizden farklı değer yargıları ve inançları olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek gerekir.” (Gel bunu yüzde 76’sı Yahudiler hakkında bilgi sahibi olmamasına rağmen yüzde 42’sinin onlarla komşu olmak istemediği bir topluma anlat.)

- “Eşler empati kurmayı becerebilirlerse koşulsuz sevgi ve aşkı yakalayabilirler.” (Boşanmaların oranı niye artıyor ki?..)

- “İşyerinde sevgiyi ‘adam yerine koymak’ olarak isimlendirebiliriz. Yönetici çalışanı adam yerine koyduğu zaman, çalışan da yöneticiyi adam yerine koyar.” (Tecrübe ile sabit…)

- “Korku kültürü bir yaşam tarzı, bir yaşam felsefesidir. Ülkemizde insanlar bu kültür içerisinde yoğrulmuşlardır.” (Yorumsuz.)

Aynı dili konuşanlar değil, aynı dili paylaşanlar anlaşabilirler.” Mevlana

İçinde bulunduğumuz halet-i ruhiyede “gündemi ıskalıyorsun” diyenlere ayakkabı kutusu-yolsuzluk, dostmodern darbe veya paralel devlet iddialarını mı irdeleseydim diye de sorasım var…

 

 

1 Yorum