Farkında mısınız, artık facebook, twitter gibi fazla takipçiye açık, herkesin birbirini gözlemlediği ortamlarda gençler daha az kendilerini teşhir eder oldular. Kendilerini daha az ifade etmek istediklerinden değil, kendileri ile ilgili ilk kaynağın orası olduğunu anladılar. İleride iş başvurusu yapacakları zaman veya yeni flört ettikleri kişinin ailesi tarafından incelenecekken duygu patlamalarını göstermek istemiyorlar.
Farkında mısınız, artık facebook, twitter gibi fazla takipçiye açık, herkesin birbirini gözlemlediği ortamlarda gençler daha az kendilerini teşhir eder oldular. Kendilerini daha az ifade etmek istediklerinden değil, kendileri ile ilgili ilk kaynağın orası olduğunu anladılar. İleride iş başvurusu yapacakları zaman veya yeni flört ettikleri kişinin ailesi tarafından incelenecekken duygu patlamalarını göstermek istemiyorlar.
Annelerinin babalarının veya aralarına almadıkları insanların kendi yaşamlarına dahilmiş gibi bilgilenmelerinden hoşlanmıyorlar. Bir uzak kuzenin, gidip resim altına yorum getirmesi yaratmaya çalıştıkları espriyi berbat edebiliyor, tabii ki o yorumu silmek veya kişiyi kısıtlamak bir seçenek, ama aslında o kişilerle olan sevgi ve saygı bağlarını zedelemek de arzu ettikleri bir şey değil. Dolayısı ile genel ortamları ‘görünmek istedikleri gibi’ görünmeye ayırdılar.
Bunun yerine bana kalırsa ‘kişiselleştirilmiş teşhir’i tercih ediyorlar. Bu kavramı kendim uydurdum, ancak eminim düşünce atmosferlerine uygun yeni kavramlar zaman içinde lisanın içinde kendine yer bulur. Açıklamak için vereceğim örnekleri kendinize göre de çoğaltabilirsiniz. Her şeyi herkesin göremeyeceği ufak cemaatler kurmak gibi bir durum bu. Örneğin snapchat. Bir iPhone uygulaması olarak sessiz sedasız üye sayısını arttıran snapchat, karşı tarafa gönderdiğiniz resim veya videoyu, 10 saniye sonra yok ediyor. Otomatikman siliniyor, herhangi bir işlem gerekmeden. Olur da sizin gönderdiğiniz görüntüler hızlıca karşı taraftan ekran kayıdı yapılırsa, bu size bildiriliyor.
Snapchat olayına sadece uzaktan gıpta ile bakan bir nesilin temsilcisiyim. Zira kendimi bu kadar kısa süre için bile hudutsuz ifade etmeye cesaret edemem. En iyisi kendi ufak cemaatlerimizden bahsedeyim... Örneğin instagram bence sanatsal görüntü vermeye ve almaya gönüllüler için kişiselleştirilmiş teşhir sınıfına girer. Herkesi içeri almayarak kullanıcı bir iç dünya yaratabilir... Orada oluşan çevreyle değişik bir anlayış geliştirip, gizli bir duygu paylaşımı yapılabilir. Herkesin paylaşım amaçları farklı tabii, çok alkış, çok takdir bekleyenler de var o sularda… ‘selfie’ koyanlar da epey çok. Bu kelime de yeni türedi, bilmeyenler için kısaca kişinin cep telefonuyla kendi fotoğrafını çekmesini ve sosyal medyaya yüklemesi demek.
Tabii ki amaç, herkesin bütün resmi görmesine imkân vermemek, bazıları bir mecradan fikir edinirken diğerleri gerçek yaşamda ağzımızdan çıkanlardan, diğerleri yazılan çizilenden, konuşulandan, bazıları internette paylaşılan oyunlardan. Kısacası bir insanla ilgili tam resim elde etme modası geçti, kişiler istedikleri kadarını istedikleri kişilere göstererek kendilerine farklı çeşniler katmayı seviyor.
Sosyal medya var olmaya devam edecek. Popüleritesini yitirmiş gibi görünse de asıl hedefi zaten uzakta olan kişilerle dirsek temasını sürdürmekti. Değerini aldığı güç bu. Facebook gibi mecralar okul yıllarından veya geçmişimizden insanlarla temasa devam etme yollarını açık kılar. Kişiselleştirilmiş hatlara geçmeyi arzu ettiğimiz kişilerle ilk temasın oluşmasına yardımcı olur ve sosyal platformlarda görünmek istediğimiz profilimize ev sahipliği oluşturur. Yani bugün burun kıvıran gençler de yarın kendilerini orada isim ararken bulacaklar, henüz bilmiyorlar…