Son zamanlarda birçok eleştirmenden Modernist Sinema kurallarını görmezden gelerek Türk sinemasının yakın dönem mihenk taşlarını oluşturan Nuri Bilge Ceylan, Yeşim Ustaoğlu, Derviş Zaim, Semih Kaplanoğlu ve ismini sayamadığım birçok başarılı yönetmenin ‘tarzı’ndan hoşlanmadıklarını, sinemanın devrimci bir niteliğe bürünüp “güzel şeyler söylemesi” gerektiğini okur olduk. Bu eleştirilerin devrimci yanıysa elbette biçime değil, içeriğe yönelik. Oysa dünya tarihinde gerçek anlamda devrimci sinema kodlarını eksenine yerleştiren ve konvansiyonel sinemanın hikâye örgüsü ile biçimsel yapısını terk etmeye yönelik çalışan kuramcılara baktığımızda Sovyet Rusya’nın sinema sanatına yaptığı katkı, hala ilk sıralarda yer alıyor.
Sanatın, devrimle paralel ilerlemesi gerektiğini savunan sanatçılar, konstrüktivizm ve fütürizmin eşlik ettiği avant-garde arayışlar peşine düştüler. Dziga Vertov, Sergei Eisenstein, Lev Kuleshov ve Vsevolod Pudovkin’in başı çektiği kuramcılar, sinema alanında yepyeni yapıtlara imza attılar. Hollywood filmlerinin ideolojik bir mesaj taşıdığını ve hikâye örgüsünün seyircileri düşündürmek yerine onları yönlendirdiğini söyleyen sinemacılar; ticari olmayan, toplumsal ilişkilerin ön plana çıkarıldığı ve seyircilerin düşünmesini sağlayan bir anlayışta ilerlediler. Kurgu tekniğinin ön planda olduğu filmler, deneysel arayışlar çerçevesinde iki dünya savaşı arasındaki dönemde etkisini oldukça hissettirdi.
Bu grubun belki de en bilineni olan Dziga Vertov’un ölümünden bugüne 60 yıl geçti. Asıl adıyla Denis Arkadadyeviç Kaufman olan ve Musevi ailelerinden birinin oğlu olarak 1896’da dünyaya gelen Vertov, ailesiyle beraber Alman işgalinden kaçıp Moskova’ya yerleşir ve bu dönemde fütürizmden etkilenir. Pek çok bilim-kurgu ve düz yazı türünde eserler veren Kaufman, Dziga Vertov ismini de bu dönemde kullanmaya başlar. Moskova’da tıp öğrenimi gören ve aynı dönemde kurgu deneyleri yapan Vertov, 1919’da savaş muhabirliğine geçer. Böylelikle Sovyet Devrimi’nin en ücra köylere anlatılması için oluşturulan sinema treninde belgesel çekimler yapmak üzere meydanları dolaşıp haber görüntülerini kurgular. Vertov, alanında önemli iki kurama imzasını atmıştır: Sine-Göz (Kino-Glaz) ve Sine-Gerçek (Kino-Pravda). Vertova’a göre sinema gerçeğin düzenlenmiş halidir. Kurmaca, izleyiciyi uyutan bir afyondur, oysa filmler, gerçeği çarpıtmadan yansıtmalıdır. Kamera ise gerçeği yakalamaya ve göstermeye yarayan bir araç; bir yöntemdir.
En bilinen filmleri arasında yer alan ve 1929 yapımı olan Film Kameralı Adam isimli eserinde gündelik yaşamı herhangi bir oyuncu, dekor ya da kurmaca olmadan kendi akışı içinde anlatmaya çalışmış ve eser, şehir üzerinden makineleşme, insanla makinenin eşgüdümü üzerine yoğunlaşmıştır. Film, sinemada gerçeğin olduğu gibi çarpıtılmadan yansıtılması bakımından önemli bir yer tutar. Üst üste bindirmeler ve kesmelerden oluşan farklı kurgu tekniğiyle izleyicilerin filme kafa yorduğu, senaryonun, oyuncuların, stüdyonun, dekorun ve diğer sanat dillerinin (tiyatro, edebiyat) reddedildiği film, sinema tarihinin aşılamamış üsluplarından birini de karşımıza getirmektedir.
Kino-Pravda (Sinema- Gerçek) manifestosu, 1960’ta Fransa’da Jean Rouch ile başlayan Cinema-Verite (Gerçek Sinema) akımının öncülü olarak sayılmaktadır. Bununla beraber yine 1960’larda La Nouvelle Vague (Yeni Dalga) akımının yönetmenleri de Vertov’un tarzından etkilenmişlerdir. Bu akımın yönetmenlerinden olan Jean-Luc Godard, Jean-Henry Roger, Jean-Pierre Gorin 1968 yılında Vertov Grubu’nu oluşturmuşlardır. Belgesel sinemanın öncüleri arasında yer alan İngiliz Belgesel Okulu yine Vertov’un kuramından etkilenen akımlar arasındadır. Ancak belki de en bilineni olan ve sinemada toplumsal gerçekçilik üzerinden hareket eden İtalyan Yeni Gerçekçiliği (Neorealismo), özellikle de büyük stüdyo sistemlerine karşı durarak ve oyuncu yerine hayattan kişileri filmlerinde kullanarak Vertov manifestoları üzerinden hareket etmiştir.
Sinemada devrimin içeriksel ve biçimsel olarak atası sayılan ve sinemanın kendine ait dilinin oluşmasında çok büyük payı olan Vertov’un 1920’lerde yarattığı sinema anlayışı hala güncelliğini korumaktadır.