Çölün ortasındasınız ve büyük bir tapınak inşa edeceksiniz. Bu büyük iş için elinizde kölelik yapmış bir topluluk vardır. Dahası orada görev alacak Kohenler için hem anlamlı, hem gösterişli hem de onur verecek kadar muhteşem giysiler dikeceksiniz. Altın iplikleri ve goblenleri kullanacak, kumaşları dokuyacak ve giysileri şekillendireceksiniz. Bunları da iki yüz on yıldır sadece kölelik yapmış olan bir toplumun üyeleri ile yapacaksınız. Söylediklerimiz elbette ki olanak dâhilinde görünmüyor.
“Ve sen bilgelik ruhu ile doldurduğum, bilge kalplilere konuş ve Aaron’un elbiselerini onu kutsamak ve bana Kohen olması için yapsınlar.” (Şemot 28/3)
Kapalı lisan kullanmak konusunda çok tanıdık olan Tora burada da geleneği bozmamaktadır. Acaba bu bilgelik ruhu insanlara bu iş için mi verilmiştir? Yoksa doğuştan bilge olan kişilere Tanrı fazladan bir ruh mu katmıştır? Eğer bu kişiler zaten doğuştan bilge ise neden bilge kalpliler ifadesi kullanılmıştır ve Tanrı bunlara fazladan ne vermiştir?
Rabi Yaakov Krantz bir kasabada aydın kişilerin de bulunduğu bir topluluğa hitap etmektedir. Rabi’nin verdiği sıcak mesajlar doğrudan kalplere işlemekte herkes konuşmayı nefes bile almadan dinlemektedir. Aydın kişilerden bir tanesi konuşmanın sonunda Rabi’nin yanına yaklaşır ve şöyle der: Rabilerin öğretisine göre kalpten verilen mesajlar kalbe girerler. Sizin bu mesajları kalpten verdiğinize kuşkum yok ama nedense benim kalbime hiç etki etmedi ne dersiniz?
Magid mi Dubno olarak bilinen Rabi Krantz gülümser ve kendine özgü üslubu ile bir hikâye anlatmaya başlar. Cahil bir köylü bir gün demirci dükkânına gider ve demircinin elindeki körük sayesinde ateşi inanılmaz güçlü hale getirdiğini görür. Hayatı boyunca ateş yakmak konusunda sıkıntı çekmiş olan köylü bu körüğün sihirli gücünü kendi şöminesinde denemek için onu nalburdan satın alır ve eve gider. Evde basit bir el hareketiyle büyük bir ateş yakacağına inanan köylü odunları yerleştirir ve üzerine körükten hava üfler. Ateş yanmaz. Hayal kırıklığı ile birlikte utanç yaşayan köylü sinirli bir şekilde demirciye gider kendisini kandırdığını söyleyerek tazminat talep eder. Demirci gülme nöbetini kontrol altına aldıktan sonra şöyle der: Vay akıllı vay. Soğuk odunların üzerine hava üflemekle ateş yanar mı hiç. Önce küçük bir ateş yakacaksın ki körükten gelen hava bunu büyütsün. Kıvılcım yoksa asla büyük ateş yakamazsın.
Rabi Mordehay Kametensky bu anlatılanlar ışığında sorulara şöyle yanıt verir. Tanrı bilgelik ruhu olan kişileri seçmiş içlerindeki ham yeteneği açığa çıkarmalarında yardımcı olmuştur. Tanrı insanların kalbine bakarak belli bir potansiyeli yaratmak için gayret etmiş kişileri araştırır. Manevi bilgelik elbette ki doğuştan gelmez. Nazik, şefkatli ve sadık olan kişiler bu konuda yol alma şansına sahiptirler. Tanrı’nın Tanrısal ruh ile donattığı kişilerin içinde önceden bir kıvılcım yerleşmiştir. O küçük kıvılcımdan kalpleri bilgelik ruhu ile besleyen bir kuvvet doğar.
Tanrı ilk adımı her zaman bizim atmamızı ister. Biz bir iş için kalbimizi ortaya koyacak olursak Tanrı da derin, manevi hatta kutsal bir bakış için gerekli gücü sağlayacaktır. O kuvvet ancak iyi bir amaç uğruna kalbimizi ortaya koyduğumuz zaman gelecektir.