- Dört sene önceydi. O zamanki hükümet bir kanun geçirmişti. İnternet üzerinden kişisel haklara saldırı sayılabilecek türden yayınlar mahkeme kararı beklemeksizin jet hızıyla kapatılabilecekti. Millet isyan etti. Ben ise bunu sadece ilginç bulmuştum. Çünkü katıksız ırkçılık yapan, nefret tohumları saçan bir medya vardı bir yanda, ama kimse bunlara ses etmiyordu. Halk bu konuyla pek ilgilenmiyordu.
- Dört sene önceydi. O zamanki hükümet bir kanun geçirmişti. İnternet üzerinden kişisel haklara saldırı sayılabilecek türden yayınlar mahkeme kararı beklemeksizin jet hızıyla kapatılabilecekti. Millet isyan etti. Ben ise bunu sadece ilginç bulmuştum. Çünkü katıksız ırkçılık yapan, nefret tohumları saçan bir medya vardı bir yanda, ama kimse bunlara ses etmiyordu. Halk bu konuyla pek ilgilenmiyordu.
- Neyle ilgileniyordu peki?
- Telefon dinlemeleriyle. Kasetlerle. Özellikle ‘perdenin arkasında’ neler olup bittiğiyle. Arkada ne dolaplar döndüğünü bilmek istiyorlardı.
- Sosyal medyanın çok hızla geliştiği yıllardı. Hatta bela oldu milletin başına bu iş filan deniliyordu.
- Evet. Hukuk beş yılda karar verirken sosyal medya iki günde işi bitiriyordu.
Biri bir göreve talip olsa hemen sosyal medyada taraflı yayınlar yayılıyordu. Yalan yanlış haberler ile karalama kampanyaları, suçsuz insanları linç etme girişimleri vaka-yı adiye olmuştu. Hangi tweet doğru hangisi yalan haber, ayırt etmek imkânsızlaşmıştı. Zaten toplum iyice kutuplaşmıştı. Her haberin iki tarafını da dinlemek gerekiyordu; sanki kadı gibi olmuştuk...
- Sonra?
- Çareyi internete sansür uygulamakta buldular.
- İşe yaradı mı?
- Hayır. Ama çok ilginç bir gelişme oldu. Kapatmaya çalıştıkça, açıldı her şey.
- Nasıl yani?
- Yolsuzluk, rüşvet vb. haberler arttıkça millet hafiye kesildi. Merak arttı. Zaten güven kalmamıştı. Başta kamu kesiminde onuruyla görev yapan insanlar çok rahatsız oldular. Basit vatandaş, kamu kesiminde çalışanların sanki hepsi rüşvet alırmış gibi bir algıya kapıldı.
- E bu çok kötü?
- Evet. Sistem kilitlendi bir anlamda. Neyin ne olduğunu bilemeyince, insanlar cep telefonlarıyla gizliden gizliye kayıt etmeye başladılar her şeyi. Nemelazım, belki amirim bir işler çeviriyordur, ben de giderim güme diye korkmaya başladılar.
- Evet, ekonomi çok zarar görmüştü bu karmaşadan, hatırlıyorum.
- Sonra mucizevî bir şey oldu. Devlet kilitlenip yatırımcı korkunca, çözümün bilgiye ulaşımı kısıtlamakta değil, şeffafiyeti arttırmakta olduğu anlaşıldı. Özellikle devletteki şeffafiyeti kast ediyorum.
- Kırılma noktası...
- Kamu kesiminde bir şeffaflık kampanyası başlattılar. Hodri meydan türünden. Kişisel veya ticari sır alanına girmeyen her şey internete konuldu. Hem de neredeyse real-time bir şekilde. Mesela, belediye meclisi mi toplandı? Tutanakları hemen kamuya açıldı. Kim ne demiş, ne konuşulmuş herkes bilir oldu. İhale mi verildi? Hangi fiyattan kime ne verilmiş, hepsini görür olduk. Sözleşmelerini okuyabildik. Mesela TOKİ. Büyük hayrı vardır memlekete. Ama o zamanlar bir şaibedir gidiyordu. Hatta başındaki bakan istifa etmişti filan. Buyurun, her sözleşme, ödenen istihkaklar, bütçe uygulamaları, bilanço vb. bilgileri kamuya açıverdi TOKİ aniden. Zannedersin halka açık şirket.
- O zamanlar bir işe yaramayan e-devlet vardı, bambaşka bir şey oldu yani.
- Evet. Tabii bilgileri kamuya açarken, kimsenin gizlilik hakkını ihlal etmemeye dikkat ettiler. Gereken yerde sadece istatistikî ve güncel bilgiler verdiler. Metrekare maliyetleri filan gibi. Bu da örnekleme yoluyla başka işlerdeki acayip fiyatların sorgulanabilmesine imkân verdi.
- Sonuç?
- Sonuç muazzam. Devlete duyulan güven dorukta. Devlet memurlarına güven geldi. Nasılsa her şey şeffaf diyerek, belediyelerde, bakanlıklarda, bürokrasideki orta kademe daha fazla yetki kullanabilir oldu. Vatandaşın işi daha kolay çözümlenir oldu. İşte bak, kentsel dönüşüm kapsamında dün belediye meclisinde oylanan teklif ve sonuçları ekranımda.
- Ya seçimler?
- Kimin aldığı sorun değil artık. İnsanlar sistemde bir suiistimal olmadığına inanıyor. Hangi sandıktan kime ne kadar oy çıkmış, aynen burada görebiliyorsun. İstersen git sandığa oy sayımını gözlemle, sonra da gel internetten kontrol et. Dolayısı ile halkın iradesinin ortaya çıktığına artık halk ta inandı.
- Nereden nereye!
- Gerçekten... Her işte bir hayır vardır diyelim, annemin lafıyla.
- Var valla. Bayılıyorum bu memlekete.
- Şşşşşttt! Metin Metin! Uyan!
- Hah? Ne oldu? Dalmışım... Rüyamda yabancı bir arkadaşımla sohbet ediyordum galiba...
- Evet, seviyorum bu memleketi filan diye bir şeyler sayıklıyordun...