Sıkı bir internet kullanıcısı olarak “ben internet kullanmam, kullananları da hoş görmem” diyenleri anlamam mümkün değil. Hele bu sözleri söyleyen doksanından gençse! Öğrenme ve anlama yeteneği olan herkes, internet kullanmayı, üstüne üstlük bu işi akıllıca yapmayı bilmelidir.
Pazar günü sıcak evinizden dışarı çıkmadan (yemek siparişi vermek demeyeceğim, o iş artık çok banal), banka havalesini nasıl yapacaksınız? Markete gitmeden peynir gibi elle tutmanız, koklamanız gerekmeyen su, süt, temizlik malzemesi türünden ağır malzemeleri fiyatına göre seçip, promosyonu varsa onu da kullanıp ayağınıza nasıl getirteceksiniz? En yeni mesleki dergileri ve yayınları nasıl bulup evinize postalatacaksınız? Aniden seyahate çıkmaya karar vermişseniz, yolculuğunuzu nasıl planlayacaksınız? Kaçırdığınız dizileri nasıl izleyeceksiniz? Sadece birkaç sözcüğünü hatırladığınız bir şarkıyı nasıl bulup dinleyeceksiniz? Yapabilecekleriniz saymakla bitmez onun için sadece birkaç tipik örnekle yetineceğim. Yurt dışında yaşayan yakınlarınızla camdan cama konuşur gibi nasıl konuşacaksınız? Geziye çıkan dostlarınızın son görüntülerini nasıl izleyecek, neler yaptığını nasıl bileceksiniz? Nasıl polemik başlatacaksınız? Tartışmalara kendi imzanızı nasıl atacaksınız?
Elektronik posta denen o harika icat olmasaydı, köşe yazılarımızı gazeteye hiç uğramadan yollayabilir, çevirisi yapılacak metinleri çalışma masamızın üstünde bulabilir miydik?
Özellikle tercüme yapar, yazılarımı yazarken internetten çok yararlanırın sevgili okurlar. Bir kitap veya belge adının Türkçe’ye ne şekilde çevrilmiş olduğunu, çok spesifik olmayan bir olayın bile (Hasköy’ün ünlü yangınları gibi) hangi tarihte gerçekleştiğini, sadece bir yer adının aslında ne olduğunu (bir akarsu mu, cadde mi, ne?), bir anıtın nasıl göründüğünü, şatafatlı sıfatlarla betimlenen bir binanın neye benzediğini, bir bölgenin nerede yer aldığını, bir aletin ne menem bir şey olduğunu, birkaç sihirli sözcüğü tuşlayarak bulabiliyorum. Yazılarımı süsleyecek olan görselleri de öyle.
Kişisel bilgisayarlar 1990’lı yılların başında ilk yaygınlaştığında, bilgisayarı sadece hesap makinesi olarak kullanmanın mümkün olduğu şakası, sıkça yapılırdı. Ben de bugün için diyorum ki, bilgisayarı sadece sözlük ve ansiklopedi olarak kullanmak mümkündür. Ayrıca yazım (imla), anlamdaşlar, terimler, atasözleri kılavuzu olarak da. İsteyen telefon rehberi olarak kullanır. Ama en güzeli, eğitimimiz için kullanmak. İnternet çöplüğüne bulaşmamak için biraz dikkatli olduğumuz takdirde bilginin en hasına kolayca ulaşabiliyoruz.
Rabi İsrael Meir Lau’nun kitabını okudunuz, öyle değil mi? Usta bir hatip olduğunu öğrendiniz. Nasıl konuştuğunu merak etmiyor musunuz? Arama motoruna girin, rabinin adını yazın ve söylevlerine ulaşın. Kitapta adı geçen bütün yerlerin ve kişilerin fotoğraflarını görün, kantorları dinleyin, yetinmeyin, ekranın sağında beliren diğer kantorlara da kulak verin.
Yahudiliğe göre Maşiah’in gelişinin işaretlerinden biri de, Yahudilik eğitiminin eskiden olduğu gibi öğretmenle yüz yüze yapılmasına gerek kalmayacağı. Öğretmenle karşılıklı oturup ders yapmayacaksanız, nasıl öğreneceksiniz, yazışarak mı? O iş 1970’lerde kaldı, sevgili okurlar. Bunu da internetten yapacaksınız. En büyük din âlimlerinin bir tanesinin adını tuşlayın, bilginin en muhteşemine ulaşmanız artık mümkün, gerisi çorap ipliği gibi gelecektir. Yeter ki ‘kaşer’ bir siteye girmiş olun.
Duymuşsunuzdur, eskiden sıradan insanlar için neredeyse imkânsız olan Talmud eğitimi, günde bir sayfa (Daf Yomi) esasıyla oldukça yaygın halde gelebildi. İnternet üzerinden milyonlarca kişi aynı anda, aynı sayfayı çalışıp aynı yorumlara ulaşabiliyor, gerekli gördükleri takdirde birbirleriyle haberleşebiliyor, arkadaş olabiliyorlar.
Başka bir deyişle, bilgisayar ve internet, kehaneti çok önceden yapılmış icatlar ve rabiler bunlardan doyasıya yararlanıyor. Neden acaba? Birazdan izah edeceğim.
Tora’nın şifresi (ki zincirleme, başka kitapların şifrelerinin de bulunmasını sağladı, yeni çevirdiğim Ester’in Şifresi gibi), metnin bilgisayar programına dönüştürülmesiyle gerçekleşebildi. Tora’nın şifresi ne mi demek? Metni orijinalinde olduğu gibi aralıksız bilgisayara geçiriyor ve belli sözcükler aranıyor. Bu aramayı uluslararası gündem yaratmış olaylar (İkiz Kuleler, Körfez Savaşları, Holokost, vb) için yapabildiğiniz gibi, çok daha basit şeyler, naçizane kendiniz ve yakınlarınız için de gerçekleştirebiliyorsunuz. Program internet (evet, internetten kaçış yok) üzerinden satılıyor; temin edilmesi gayet kolay yani.
Bilgelerimiz (Talmud, Sanedrin 38b) ilk insan Adam’ın İyi ve Kötüyü Bilme Ağacı’nın meyvesini, yaratıldığı 6. günün (Yom aŞişi, cuma) onuncu saatinde yediğini söyler. Hesaplandığında, bu zaman İbrani 5771 ile 5833 yıllarına, miladi 1991 ile 2073 yıllarına karşılık geliyor. 1991... Ne büyük tesadüf ki, internetin keşfedildiği yıl. Tesadüf mü dedim? Pardon... Tesadüf olabilir mi sizce?
Resmi olarak Yakın Çağ’ın içindeyiz. Ben ilkokulda iken öyleydi en azından. Sonra insanoğlu uzaya gitti ve sorduk: Uzay Çağı başladı mı? Öğretmenlerimiz “Bu, çok daha ileride belli olacak” dedi. Evet, internet, insanoğlunun uzaya çıkışı sayesinde gerçekleşebildi ama yaşadığımız çağ, büyük ihtimalle Bilgi Çağı diye adlandırılacak.
Televizyon denen aptal kutusu ve taraflı programcılarıyla kısıtlı kalmayın. Artık ‘bilme’ zamanı. Bütün bilgi elinizin altında, parmaklarınızın ucunda iken, ‘çağ’ dışı kalmak niye, öyle değil mi sevgili okurlar.