Garip Akımı, Garip adlı şiir kitabının ön sözünde Orhan Veli’nin kaleminden çok güzel anlatılır. Garip Akımı’nın üç önemli isminden biri olan Orhan Veli, Türk Şiiri’nde serbest nazmın babasıdır bir bakıma. Şiirden ölçüyü ve uyağı kaldırarak her şeyi şiire konu eden bir şair olarak geçmiştir edebiyat tarihimize.
Şairdir.
Kendini de öyle tanıtır okurlarına.
Nedim, Yahya Kemal zincirinin üçüncü halkasıdır o.
Ama aynı zamanda başarılı bir öykücüdür de…
Bizim edebiyatçılarımızın neredeyse hiçbiri tek bir edebi türün sanatçısı değildir. Bu, Divan Edebiyatı’nda da böyledir. Yalnız gazel, yalnız kaside yazan bir divan şairi neredeyse yoktur. Belli bir türde yazmış olsalar da dönem gereği muhakkak farklı türler de kaleme almışlardır.
Bir edebiyatçının eli kaleme değdikten sonra hemen her türe bulaşır istese de istemese de… Çünkü yazar ve şairler duygu ve düşünce adamlarıdır. Onların hissettiklerini ya da düşündüklerini bir tek tür içinde anlatmaları işin doğasına uymaz. Bazen dizelerle bazen de cümlelerle kendilerini ifade etme isteği duyarlar.
Bu hafta incecik ama içi çok derin bir kitap okudum. Bir öykü kitabıydı ve Orhan Veli’nindi. Neredeyse bütün şiirlerini ezbere bildiğim ve sanat yönünü kendime her zaman yakın bulduğum bu şairin öykücülüğü üzerinde hemen hemen hiç düşünmediğimi, hiçbir öyküsünü okumadığımı fark ederek şaşırdım.
Hoşgör Köftecisi adlı, Tanin Gazetesi’nde 2 Nisan 1947’de yayınlanmış ve kitaba da ismini veren bir öyküyle başlıyor kitap… Yedisi telif, biri çeviri; sekiz öykü var içinde.
Kitabı okuduğumda, Orhan Veli’nin şairliğinde ne bulduysam öykücülüğünde de onu bulduğumu fark ettim. İşsizlikten, aşktan, sevdadan, parasızlıktan, bahardan, denizden, insandan yani her zamanki teması olan hayattan konular da bulmuştu kendine.
Rakı şişesinde balık olsam, dediği şiirine uygun bir yer tavsiyesine, ‘Güzel Havalar’ başlıklı şiirine uygun bir bahar gününe, cep delik, cepken delik söylemine uygun ‘İşsizlik’ başlıklı cümlelerine bakarsanız bunu kolayca görebilirsiniz.
Dervişin fikri neyse zikri oldur misali, hangi kap olursa olsun elinde içini istediği çeşmeden dolduran bir başa buyrukluk ve aynı zamanda da tanıdık bir üslup vardı satırlarında.
Edebiyatçılar, eski dostlardır, eğer edebiyat seviyorsanız.
Hiç yaşlanmayan, hiç gençleşmeyen; kaç yaşında tanımışsanız hep o yaşta kalan ve en önemlisi hiç ölmeyen dostlarınız olurlar.
Orhan Veli de böyledir.
Onu yazmaktan, onu okumaktan, onu keşfetmekten hiç bıkmıyorum.
Gençlerin okumaktan bu kadar uzaklaştığı ve kitaplara çok kalın oldukları gibi safça bir düşünceyle uzak durdukları bu zamanda, incecik ama içinde çok keyifli öykülerin bulunduğu bu öykü kitabı, onları okumaya teşvik etmek için iyi bir başlangıç olabilir, diye düşünüyorum.