“binlerce yürekte / ne saatler kuruldu senin için / yaz derken, güz de geçti, bak ilk kar da yağdı bugün / en mahcup işimizdi: / her defasında yeni bir umut kırıntısıyla kuruluncaya dek /zemberekler boşaltılırdı sessiz… / masal tersine dönse / bu kez güzel mi güzel bir prenses çıkagelse / öpse dudaklarından / açsan gözlerini / pür sevdalarla kutsanmış düğün evine dönse şehir / günlerdir pencerende bekleyen o güvercin / kurşunî bulutları delerek erişse maviliklere / çamurlu paçalarında bir melek uçurtması gibi salınsa / her an cinnete meyilli bu sessiz meydan” diyerek veda ediyor Berkin’e, Hakan İşcen… ‘Yüzyıl Uyuyan Prens’ şiiriyle.
‘Berkin’in Alnından Kalkan Siyah Martıya Anıt’ta Gökçenur Ç. erikle, cevizle, serçeyle sesleniyor:
“Bugün işe gitme / Sür / arabayı baba evine /
Gir / eriğe dalan bir çocuk kadar / sessiz / bahçeye /
Çıkar / cevizin dibine gömdüğün / sapanı / Rahatsız etmeden / serçe iskeletini /
Sonra koş / Berkin’i sonsuzluğa / uğurlamaya
Kadir Aydemir, ‘Berkin Elvan’a Ağıt’ın şairi, “bir âh ile bu âlemi viran ederim ben” diyen Nef’i gibi “âh” ediyor, “Güvercinim, ah”:
“Ben tırmanırken / Eğilirdi dallar / Bilmezdim neden /
Çocukluk / Bir uçurtmanın peşinden / Koşmakmış meğer /
On dört yaşında / Ekmeğe giderken / Vurdular beni /
Bir evim var / Şuracıkta / Öldüğüm yere yakın /
Donup kaldı o an / Kahvaltı masası / Güvercinim, ah /
Annemin gözünden / Düşen Yaş / Sulasın Toprağımı”
Onur Behramoğlu, “Nasıl bilirdiniz?” diye sorulmuş, nasıl bilirdi, onu anlatıyor. Küçük bir çocuğun ölüsü kadar küçük harflerle, “Ey devletin ülkesi ve milletiyle / gıcır bilyelerini çalması / dal gibi çocukların” dediği yerden devam ediyor, ‘benim bildiğim berkin’le:
benim bildiğim zeplin
bir çiçeğin ismidir
benim bildiğim çiçek
henüz koklanamadı
benim bildiğim zengin
kalbi olana denir
benim bildiğim ‘ol’
denildi olmadı
benim bildiğim ismin
ey hali, eylem hali
benim bildiğim eyyy
bütün din kitapları!
benim bildiğim dinin
çiçeği kuşu öldü
benim bildiğim ölüm
on bir mart ikibinondört salı
benim bildiğim filmin
sonu kederli biter
benim bildiğim keder
simsiyah kalın kaşlı
benim bildiğim berkin
bir zepline binmiştir
benim bildiğim birdi
binbir kere kanadı
benim bildiğim kinin
öpüşen iki mısra gibi
su gibi ekmek gibi
aşk gibi meydanları
benim bildiğim çirkin
ve ölü ve çürümüşüz
benim bildiğim ve ben
yeniden başlamalı