Dediğim dediktir. Etrafında kalabalık maiyeti ile hareket eder. Yaptıkları sevilsin, beğenilsin ister. Dediklerine, demediklerine kimsecikler karışmasın ister. Önemli olmak ister. Etten duvarın arkasında, korunaklı bir yaşam sürsün ister. “Büyük adamsın” desinler ister. Saygı görsün ister, sevgi görsün ister. Eleştirilmesin ister, çünkü o en doğruyu biliyordur.
Kendisi için en doğruyu biliyordur. Ailesi için en doğruyu biliyordur. İçinde bulunduğu toplum için en doğruyu biliy ordur. İlgili, ilgisiz hemen her konuda bilgisi olmasa da fikri vardır. Bu konularda hiç susmamacasına konuşur. O kadar konuşur ki, konuştukça açılır, açıldıkça konuşur, adeta transa geçer. İşte o andan itibaren söylediklerinden tam da sorumlu tutulamaz, zira bu dünyada değildir. Kendi kurguladığı dünyada, kendisini sevenler, kendisine kayıtsız şartsız bağlı olanlar dünyasındadır.
Orada kendini Tanrılaştırmaya başlar. Toplum içindeki var oluş nedeni halkını kötülüklerden korumaktır. O herkes için düşünür, herkes için en iyi olanı bilir ve seçer. Bunu tartışmak olanaksızdır. Çünkü o bilir. Bunu tartışmak ona ihanettir. O ki herkesin babasıdır. O ki herkes için günler boyu çalışır, geceler boyu uyumaz.
Kadınlara karşıdır. Kendisi gibi düşünmeyenlere karşıdır. Kendisi gibi inanmayanlara karşıdır. Bilime karşıdır. Sanata karşıdır. Bilim de, sanat ta onun için yapılırsa, bilim ve sanat olur. İnsanın kendisini yetiştirmesine, çağdaşlaşmasına karşıdır. İnsan onun çizdiği yerden gitmeli, kendisine tanınan haktan daha fazlasını istememelidir.
Hep doğruyu yapmaktadır. Doğru gitmeyen şeyler onun aldığı kararların zamanında ve eksiksiz bir şekilde uygulanmamasından dolayı olmaktadır. Bu böyle bilinedir. Zira onun mükemmel bir analiz yeteneği vardır ve kimse onunla bu anlamda tartışamaz. Yanlışı yoktur. Etrafındakilerin yanlışları vardır. Onlar bazen başarıya ulaşmaması için nafile bir gayret içine girerler. Onu anlamamakta direnirler. Onu sevenlerinden ayırmak isterler. O ki halkı için varlığını adamıştır. O ki birçok tehlikeyi karşına almış ve birçok badireden geçmiştir. Şimdi bu şer çemberi de ne oluyordur? Yaptıklarını sabote edenler vardır. Buna güçleri yetmeyecektir.
Meydanlara toplanılsın, kurgular yapılsın. Kalabalıklar onun ilacıdır. Her dediğini alkışlayan, her istediğini yuhalayan yığınlar onu yine kendine getirir. Ancak korku akla düşmüştür bir kere. Çok korkar. Tek başına hareket etmekten, toplum içine çıkmaktan korkar. Esas olarak her çekingen hem de korkaktır. Ama o yönünü kimseye çaktırmamıştır. O herkesin babasıdır. O milletin babasıdır. Babalar korkmazlar, babalar çocuklarını hep seveler. Bazen severler, bazen de döverler. Kime ne bundan?
Paranoya geliştirmeye başlar. Komplo teorileri ile kendisine var olmayan düşmanlar yaratır. Bu düşmanlarla kutsal savaşlara girişir. Herkes ona karşıdır. Herkes Brütüs’tür bir yerde. Etrafı değişmeye başlar. Eskimiş kötüler, satılmışlar bir bir ayıklanırlar. Yerine yenileri gelir. Ona sadık kalacak, onun gücüne tapan, onun varlığından bir şekilde nemalanmaya çalışanlar hemen bitiverir çevresinde. Artık mutludur. Ancak kendini hiçbir zaman ilk günlerdeki kadar güvende hissetmeyecektir. Güvensizlik ilk önce beynini, daha sonra kendisini için için yiyip bitiren bir kemirgen gibi davranacaktır. O koca adamı dize getirecektir.
Saldırganlaşacaktır. Halkını korumak için saldırganlaştığını söyleyecektir. Ancak hayır! Korkusundan saldırganlaşacaktır. Güvensizliğinin önünde diz çökmüştür. Korkusunun önünde diz çökmüştür. Çaresizdir, mutsuzdur.
İşte bu sonun başlangıcıdır. Kendisi itiraf etmese de bunu biliyordur. Etrafı da bunu görüyordur, ancak konuşmak, beyanda bulunmak kimin haddine? Taban kaybetmeye, zayıflamaya başlayacaktır. Söyledikleri ciddiye alınmadıkça, kızma, hiddetlenme noktasına ulaşacaktır. Çevresi, etrafında dönmeye başlayacaktır. Hızlı, daha hızlı, daha daha hızlı.
Ve sonra perde!
İşte Hitler, İşte Stalin…
İşte Marcos, İşte Çavuşevsku
İşte Bocassa, İşte Mao, Mussolini, Pinochet, Franco…
Ve her çağdan ve toplumdan daha niceleri.
Sıktım, özür dilerim.
Hepinize Hag Purim Sameah.