Her çocuk ailesinin kıymetlisidir. Her çocuk yaşı kaç olursa olsun, anne-babasının bir tanesidir.
Üç buçuk yaşındaki Pamir Dikdik’in zamansız kaybından çok sarsıldım. Kıvır kıvır saçları, kocaman bakan hayat dolu gözleri, ekose gömleğiyle her an bir köşeden ortaya çıkacakmış gibiydi. Çıkmadı, ne yazık ki. Ailesine ve sevdiklerine sabır dilerim.
***
İstanbul Sinema Günleri başladı. Filmler hakkında yazıldı, çizildi ve neredeyse eski kombine günleri gibi biletler alındı. Festival Filmlerini, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan kitaplara benzetirim. Kimi zaman müthiştir, kimi zaman da felâket. Filmler de bazen olağanüstü çıkıyor, bazen de ‘etkisiz eleman’. Cumartesi akşamı Pamir’in kaybını öğrenmemin hemen ardından izlediğim filmin konusu ormanda kaybolan üç kafadarın ölü olarak bulunmasını irdeliyordu. Kâbus gibi geldi doğrusu. Pazar günü seyrettiğim İsrail-Filistin ortak yapımı ise çok fazla bir değer katmadı. Fenerbahçe-Galatasaray maçının aynı saatlere denk gelmesi, izleyici sayısını hayli etkiledi. Salonun dörtte biri boştu. Nasıl bir tutkudur bu…
Açılış galasına gitmedim. Gösterilen film çok iyiymiş; neyse onu da bu hafta göreceğim. Sinema günlerinin en sevdiğim yanı, filme ara verilmeksizin seyredilmesi. Bakalım önümüzdeki yapıtlar nasıl olacak. Hiç olmazsa festival kimilerimiz için gri bulutları az da olsa dağıttı.
***
Aşkenaz Cemaati’nin hazırladığı Pesah tebrik kartlarını Aylin Yengin düzenler. Kartların içinde kısa kısa özgün yazılar yer alır. Son birkaç senedir ben de keyifle katkıda bulundum. Bu sene tıkandım. Pesah aynı Pesah. Masalar, örtüler, gelenekler… Her sene ayrı ayrı değindim. Ama kartlar cemaat bireylerine ulaştıkça sorular gelmeye başladı, ‘Neden bu yıl yazmadın?’ Pek fark eden olmaz, sanmıştım. Meğer yanılmışım.
Eşlerden ikisinin de Aşkenaz olduğu ailelerin sayısı çok az. Bununla beraber kültür ve geleneklerin yaşatılması, değerlerine sahip çıkılması çok önemli.
Küçülen cemaatimizde Aşkenaz-Sefarad gibi bir farklılık söz konusu değil. Önemli olan pazartesi gecesi ailelerin Seder masasına oturması. Bu vesile ile herkesin Pesah Bayramı’nı kutlarım.
***
Alber Bilen’i kaybettik. Duyduğumda içimden bir şeyler koptu. Babamın yaşıtlarından hayatta kalan nadir insanlardan biriydi. Ya Alman Lisesi’nden ya da İTÜ Kimya Mühendisliği’nden arkadaştılar. Çocukluğumdan bu yana tanıdığım hümanist, dürüstlükten asla ödün vermeyen ciddi duruşunun ardında mizahı kuvvetli bir beyefendiydi Alber Bilen. Türk Henkel’in kurucularındandı. Çeşitli sosyal platformlarda ‘üstad’ olarak bilinirdi. Cemaatimizin Onursal Müşaviri olan Bilen için klasik müzik yaşamının vazgeçilmez bir parçası idi.
Hastalandığı zamana dek her tür yabancı yayını ve teknolojiyi yakından takip etti.
Onun için hayatının vazgeçilmezi eşi Nelly Bilen’di. Ne yazık ki o da birkaç yıldır bilinç sorunu yaşıyor. Tek teselli çok sevdiği kocasının gidişini anlamayacak olması.
Mekânın cennet olsun Alber Bilen.