“İnsanın onları yaparak onlarla yaşadığı hüküm ve yargılarımı koruyacaksınız.” (Vayikra 18/5) Bilgelerimiz ‘onlarla yaşamak’ terimine farklı bir bakış açısı ile karşımıza gelirler. Mitsvalar sadece bir alışkanlık olduğu için değil canlı bir şekilde heyecan ve istekle yerine getirilmelidir. Çünkü genellikle yaptığımız mitsvalar bir alışkanlık sonucu yapılmakta ve asıl heyecan ve anlamını zamanla yitirmektedir. Her gün Tefila söyleyen bir kişi bir zaman sonra bunu rutin bir iş gibi görmekte, kavanasını yitirmekte artık sadece alışkanlık olduğu için yapılır hale gelmektedir. Çünkü çoğumuzun aklında ‘mitsvalarla yaşamak’ terimi oldukça farklı görünmektedir. Mitsvaları yapmanın ‘yaşam’ için sadece bir anahtar olarak kabul edildiği zaman “bu mitsvayı da yapalım bir gün işe yarar” düşüncesi bizleri esir almaktadır. Bu noktada bilgelerin farklı değerlendirmesini göz önünde bulundurmak gerekir. Mitsvalar ‘hayat dolu bir ruhla’ ‘canlı’ ‘onları yaşamak sureti ile’ icra edilmelidir ki mitsvalarla yaşamak daha anlamlı olsun.
Bütün insanlar yaşam süresini tamamladıktan sonra ebedi dünyaya göç ederler. Bu dünya için ‘yaşam’ ile ilgili bir garanti vermek bu nedenle mümkün değildir. Raşi ‘mitsvalarla yaşamak’ teriminin genellikle ‘olam aba’ için kullanıldığına dikkat çeker. ‘Haftanın peraşası’ çalışmasının eski bir sayısında yer alan ‘Mayana şel Tora’ adlı kaynaktan alınan bir öyküye yakından bakalım:
Bir tüccar arabası malla yüklü bir şekilde Vilna kasabasına gelir. Oldukça karlı ve soğuk bir gecedir ve vakit hayli ilerlemiştir. Her yer karanlık ve sessizken evlerden birinde zayıf bir ışık görünmektedir. Donmaktan korkan tüccar kapıyı çalar. Zayıf ışıkta Tora öğrenen Vilna Gaon’u Rabi Eliyau kapıyı açar. Adamın durumunu görünce ateşin canlandırılmasını, konuğu için yiyecek ve içecek hazırlanmasını ister. Yemeğin ardından da konuk için yatacak yer hazırlanır.
Tüccar bu büyük Rabi’ye bir soru sormaktan kendini alamaz. Gelecek dünyada bir yeri olup olamayacağını sorar. Rabi “bu dünyayı garantiledin mi ki gelecek dünya ile ilgili soru soruyorsun” karşılığını verir. Tüccar iç çekerek devam eder. “Ne biçim bir hayatım var ki? Hafta boyunca yatacak bir yer bulamayacak kadar hareket halindeyim. Doğru dürüst Tefila bile söyleyemiyorum. Bu şartlar altında bile ailemi açlıktan kurtaracak kadar parayı bile zar zor kazanıyorum. İşte buradaki yaşamım böyle.”
Rabi başını sallar ve yanıt verir. “Bu kadar ağır çalışmaya karşın bu dünyada düzgün bir yere sahip olamadığını söylüyorsun. Öyleyse hakkında hiçbir gayret göstermediğin ‘olam aba’da yer alabilmeyi nasıl ümit ediyorsun.”
Çoğumuzun yabancı olmadığı bir öykü olsa gerek. Bizler de bu dünyada yaşayabilmek için müthiş bir gayret içinde hafta boyu çalışıp durmaktayız. Ancak göz ardı edilen ‘olam aba’daki gelecek konusunda çoğumuz hareket bile yapmaktan uzağız. Bu öyküyü birkaç kere okuduktan sonra kendi hareketlerimizi biraz daha düzene sokmak belki de daha olanaklı olacaktır.