Öküz ineğin kocasıdır. Süt vermez, altında buzağı aranmaz. Arayanlar vardır ama onlar hastalık derecesinde işkillidir, dikkate alınmaz. Uçsuz bucaksız ovalarda otlanan öküzün geçen trenlere baktığı söylenir ama bizim erkekler, trene değil, işlerine bakar. Bizim erkekler mi? Biz kimiz peki?
Biz Yahudi’yiz. Kibarlık olsun diye Musevi diyenler vardır ama bu, doğru değildir. Çünkü Yahudilik bir ‘kişi dini’ değildir, Buda ve Budizm gibi. Musa bizim öğretmenimizdir, bize Tanrı’nın verdiği Tora’yı öğretmiştir. Yaşamış olan en büyük Yahudi’dir, nokta. Gerisi yok. Tora’nın verildiği Sina Dağı’na gidip tapınmak kimsenin aklına gelmez. Musa’nın mezarı, yine aynı amaçla, belli değildir. Onun için Yahudi diye küfür edenler, bizi Yahudi diye de övmelidir. Çünkü biz geçmişimizi, acı tatlı, madalya gibi taşırız. Bizi biz yapan bu geçmiştir. Sütten çıkmış ak kaşık değiliz. Günah işledik ve bedelini hâlâ ödüyoruz. Seve seve ödüyoruz...
Bu giriş bizi nereye götürecek? Ayşe Arman’a. Erkek olsaydım, Yahudi sevgili yapardım diyen Ayşe Arman’a! Utanmasa, bunu herkese tavsiye etme cüretinde de bulunabilir, kim bilir?
Efendim, Ayşe Arman bir 40. yaş gününe gitmiş. Davet eden Yahudi bir kadın, davetlilerin yüzde 98’i de Yahudi kadınlarmış. Bu arada, istatistik yeteneğine bayıldığımı itiraf etmeliyim, Ayşe Arman’ın.
“Bu şahane kadınlar kim?” diye soruyor köşe yazarımız ve cevabı yine kendi veriyor: “İstanbul’un en tanınan, en bilinen, en iyi eğitim almış kızları” (yani kırklık kadınları). Ee, hani istatistiksel bilgi? Küçücük bir azınlığın yüzde kaçına karşılık geliyor, doğum gününe köşe yazarı çağırabilecek kadar forslu hanımın kankalarından oluşan bu elit takım? Belirsiz...
Çok bakımlılarmış... Saçları, kıyafetleri, elleri, ayakları? Ya nasıl olacaklardı? Parmak arası terlik ve atkuyruğu ile mi geleceklerdi partiye? Muhterem kayınvalidesi, Ayşe Arman’ı bir Yahudi düğününe götürsün de gözü gönlü açılsın! Neden kayınvalidesini karıştırıyorsun şimdi diye soracak olursanız, çevresi ve eğittiği genç kızlar gereği, Yahudi düğünlerine aşinadır da ondan.
Kilo sorunları yokmuş genellikle... Ayşe Arman’ın kompleks konusu kilo sorununa geliverdik işte. Kadının daha 40 yaşında iken kilo sorunu bulunmaz. Kilo alırsa da çabucak veriverir. Kendimden biliyorum, 40’lı yaşlarımda, 40’lı kilolardaydım ve asla kilo almam sanırdım.
Anneleri onlara erkekleri parmaklarında oynatmayı öğretmiş. Ne safsata! Sorun Ayşe Arman’a kızı üç beş yaşındayken babasını parmağında oynatmayı kimden öğrenmiş? Dişiler bunu içgüdüsel bir şekilde bilir.
Peki, neymiş annelerinin verdiği öğüt? “Aklını kullanacaksın. Adamı idare edeceksin. Zeki kadın her şey yapar, her şeyin üstesinden gelir. Ve tabii sabırlı olacaksın. Tahammül edeceksin. Adama da planladığın şeyleri, sanki o düşünüyormuş gibi hissettireceksin. Saçma sapan şeyleri kendine dert etmeyeceksin, kavgaya girmeyeceksin, münakaşa bile etmeyeceksin...” Sanırsınız Amerika’yı baştan keşfetmişler. Bunları bilmeyen mi var, Tanrı aşkına. Anlaşılan Ayşe Arman yeni keşfetmiş, o başka. Gidin biraz izdivaç programı seyredin, en sıradan kişi bile aynısını öğütlüyor. Bence Ayşe Hanım’ı birileri fena kafaya almış.
Malum, bu güzel, bakımlı, eğitimli, esprili, akıllı ve zeki kadınlar, aynı zamanda kariyer sahibidir. Evlatlarını en iyi şekilde yetiştirebilmek için ince planlar yaparlar. Pesah’ta, bayramlarda, ailelerini bir araya getirip en güzel sofraları kurarlar. Kocalarının işi kötüye giderse, kolları sıvayıp yardıma koşarlar, yaşlılarına bakarlar, hayır derneklerinde çalışırlar ve bazılarını sulu götürüp susuz getirir.
Ama bir tanesi hariç. Ayşe Arman’a yaklaşıp “İnek sana ne verir?” diye soran hanım. “Erkekleri sağman, eğitmen, yontman gerekir” diyen. Bir öküze sağacağım diye yaklaş bakalım, ne oluyor? Feleğin şaşar valla!
Ve devam ediyor: “O yüzden erkekleri eğitmemiz gerekir, süt, peynir ve bilumum şeyleri alabilmek için.” Ayşe Arman sözlerini sadece tekrarladığı için onu bu konuda yermiyorum, ama bu hanımı çok yeriyorum. O erkek de sizin gibi bir annenin evladı. Annesi ve de babası, onu zaten zamanında yetiştirmiş ve şekillendirmiştir. Sizin fazla zahmete girmenize gerek yok.
Bu hanımlar 1974-1975 doğumlu. Terörün tırmanmaya başladığı, günde 20-25 kişinin öldürüldüğü, ampulün, yağın, yakıtın bulunmadığı, elektriğin her gece kesildiği, yurt dışında çıkışın dört senede bir olduğu yıllarda büyümüşler. Anneleri o zamanlar 30-35 yaşlarında olmalıydı. Arada kalmış bir neslin üyeleriydi. Kızlarına verebildikleri, sadece her kadının bildikleridir.
Azınlık olma ruh halini özgüven ile dengelemek güzel ancak bunu hedef olacak şekilde sergilemek kötü olmuş sayın doğum günü hanımları. Pesah’ın size yol göstermesi dileği ile nice mutlu günlere...