Birleşmiş Milletler’in Columbia Üniversitesi’ne hazırlattığı ‘Dünya Mutluluk Raporu’na göre Türkiye 156 ülke içinde 77. sırada yer aldı. Oysa Türkiye İstatistik Kurumu’nun ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nda mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde altmışlarda… Tabi ki memnuniyet ile mutluluk arasındaki farkın ortaya konması gerekiyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nın sonuçlarına göre ülkemizde mutlu olduklarını beyan edenlerin oranı yüzde 61,2. İlginç olan; kadın cinayetlerine her gün yenileri eklenir, alınan yasal önlemlere karşın kadına uygulanan şiddete çözüm bulunamazken, kadınlarda mutluluk oranının yüzde 64,6’ya yükselmesi, erkeklerde ise bu oranın yüzde 59,5’e gerilemesidir.
Bu araştırma il düzeyinde ilk defa 2013 yılında, 196.203 bireyle yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi. Nükleer santral tartışmaları ile gündeme gelmesine rağmen Sinop yüzde 77,7 ile ilk sırada, Tunceli ise yüzde 42 ile sonuncu sırada yer almakta. Tunceli’nin mutsuzluğu anlaşılabilir, ancak Muğla gibi yaşam düzeyinin yüksek olduğu kıyı şeridinde bu oranın düşük olması gerçekten düşündürücü. Sanki seçim haritası ile bire bir örtüşüyor.
Bireyleri en çok mutlu eden etkenlerin başında sağlıklı olmak yer alırken yanıtlar incelendiğinde memnuniyet nedenleri sıralamasında toplu taşımanın, sağlık, çöp ve çevresel atık toplama hizmetlerinin, yoksullara yardımın belirleyici olduğu görülmekte. Bu veriler dahi seçim sonrası yorumları doğrular nitelikte. Ekonomik faktörler halkın genelinde diğer kavram ve değerlerden daha fazla önem taşıyor.
Tabi ki bu durum memnuniyet ile mutluluk arasındaki farkın ortaya konmasını gerektiriyor. Halkın büyük kısmı ihtiyaç ve isteklerinin karşılanmasından tatmin olmakta ve memnuniyet duymaktadır. Bu memnuniyet acıların azalmasına, sevinç ve tatmin duygularına, mutluluğa yol açmakta mıdır? Demek ki halkın yüzde 60’ında evet!..
İstanbul genelinde halkın yüzde 40’ı tatil yapamamasına karşın yüzde 50’sinin akıllı telefon ve yüzde 70’nin led televizyon sahibi olması öncelik sıralaması hakkında bir fikir veriyor. Akıllı telefon belli bir statüye sahip olmanın olmazsa olmazı sayılıyor.
Sinop/Muğla ikilemi de bu bağlamda daha anlaşılır olabiliyor. Sinoplular gelir düzeyleri daha düşük olmakla birlikte yemyeşil bir doğanın içinde, gereksiz hırslardan arınmış, mutlu bir yaşam sürerken Muğla ve özelde Bodrumlular tatil yapmaya gelen üst düzey bir kitleye ister istemez özeniyor ve bu da mutsuz olmaları için bir neden oluşturuyor.
Gerçekten de yaşam seviyesi son derece düşük olan Küba, Kamboçya, Laos ve Güney Amerika ülke halkları yaşamlarından pek şikâyetçi değil. Birinin parmaklarını tıkırdatması tüm çevrenin coşku ile dans etmeye, şarkı söylemeye başlamasına yeterli oluyor.
Faydacı iktisat bakış açısından ekonominin tanımı sonsuz ihtiyaçların sınırlı kaynaklarla karşılanmasıdır. Oysa Cüneyt Özdemir’in 5N1K programında bir iktisatçının söylediği gibi ‘sınırsız olan ihtiyaçlar değil ihtiraslardır’.
Çoğu zaman günümüzdeki abartılı kutlamalara bakarken; bizim kuşak Yahudi yaşamının geleneklerini aile ve yakın dostları arasında evlerde tevazu içinde yerine getirirken daha mı az mutluydu diye düşünüyorum; “Çocukluğumda bir Lido vardı, Bar-Mitsva gecemi orada kutladım… Nişanda ailece Club X’e yemeğe gittik, şansa Sylvie Vartan’ı dinledik…” gibi ben yaştakiler anılarını nostalji ile dile getirirken, bu nostaljinin temelinde yatan o dönemde daha az ile yetinmenin getirdiği mutluluk değil mi?
Birleşmiş Milletlerin Columbia Üniversitesi’ne hazırlattığı ‘Dünya Mutluluk Raporu’nda Danimarka ilk sırayı aldı. ‘Dört mevsimin yaşanabildiği ender ülkelerden biriyiz’ diyerek güneşe hasret kuzey ülkelerine acıyaduralım, İskandinav ülkeleri ilk 5’te, Türkiye 156 ülke içinde 77. sırada yer alıyor. Rapora göre mutluluğun en belirleyici kriterleri demokrasi, özgürlük, güven, sosyal güvence, sivil toplum ve iş ortamı.
Bu durum şaşırtıcı veya düşündürücü gözükebilir, yine de TÜİK’in araştırması doğrultusunda Türk halkının yüzde 72,8’i geleceklerinden umutlu olduğunu bildirdiğine göre bizim de umutlu olmamamız için bir neden yok diyelim.