Son birkaç aydır gündemimizdeki baş konu olan, genel seçimler edasında geçmiş belediye seçimlerinin ardından, seçim sistemleri hakkında bir tiyatroya gider miydim? Konusunu bilseydim, belki de hayır. İtiraf etmek gerekirse, sevdiğim bir arkadaşımın beni de düşünüp bilet aldığı Dövüş Gecesi adlı oyunun sadece adını biliyordum. Demokratik seçim sistemi simülasyonu olan bu performans, bana beklediğimden çok daha ilginç ve keyifli bir gece geçirtti.
Benim gibi konuyu bilmeden gelenler, Dot Tiyatro Salonu’na girdiğinde dağıtılan minik kumandalardan, enteraktif bir oyun olduğunun sinyallerini hemen alıyor. İçimden eğlenceli bir oyun olabileceğini düşündüm. Etraftan da “Ne güzel, kim milyoner olmak ister?” gibi oy vereceğiz galiba…” ya benzer mırıldanmalar duydum. Oyun öncelikle dakik başlamasıyla gözüme girdi. Ne de olsa tiyatroların hatta konserlerin bile yarım saat geç başlatılabildiği, vaktinde gelenin değil, trafikten ve park yeri bulamamaktan kafadan bir on, on beş dakika geciken insanların ödüllendirildiği nadir şehirlerden birinde yaşıyoruz. Sahne açıldığında ışıklar çok loş, sadece üçü erkek, ikisi kadın beş oyuncu yan yana sıralanıyor. Ellerinde birden beşe numaralar var…
Oyuncuların yüzleri hayal meyal seçiliyor. Bazıları biraz tanıdık geliyor, “bunu bir dizide görmüştüm” edasındaki bakışlar çoğalıyor. Oyunu yöneten konuşmacı, bize elimizdeki minik kumandalarla seçimler yapacağımızı söylüyor. Önce bu kumandalara alışmamız için basit sorular sorarak hem kumandayı çalıştırabileceğimizden emin oluyor, hem de o an salonda bulunan seyircinin demografiği hakkında bilgi ediniyor. Minik kumandalarla seçmeye başlıyoruz; örneğin kadınsanız 1’e, erkekseniz 2’ye basıyorsunuz. Kimin neye bastığı belli olmuyor ama soruların cevabı yüzdeleri gösteren grafiklerle büyük ekrana yansıyor. Kumandaları kullanmaya alışan seyirciden loş ışıkta gördükleri beş kişiden birini seçmelerini rica ediyor. Beş kişinin de özelliklerini hiç bilmeden bizi temsil edecek kişi için kumandaya basıyoruz ve sahnedeki – gözümüzün bir yerden ısırdığı – yakışıklı adam, benim oyum da dâhil olmak üzere açık ara farkla en çok oyu alıyor. Bundan sonra sahnede kendini tanıtıyor. Diğer adaylar da tanıtıyor. Konuşmaların ardından fikirler değişmeye başlıyor. Sonra hangi adayın, hangi görüşte olduğunu bilmeden, dini ve siyasi görüşler gibi çeşitli konularda gizli oylama yapılıyor. Şıklara cevap veriyoruz ama hangi aday hangi görüşte bilmiyoruz. Sonunda seyircinin görüşlerine en yakın aday, beklemediği bir aday çıkıyor ama iki aday arasında oy verilmesi istendiğinde başka bir aday seçiliyor. Seyirci görüşlerine en yakın kişiyi sahneden yollamış oluyor ve sahneyi terk eden oyuncular bir daha geri gelemiyor. Değişik oylamalarla birer birer gelmemek üzere sahneyi terk etmek zorunda kalıyorlar.
Burada demokratik seçim sistemindeki manipülasyonlar, bilinçsiz seçimler daha çok algılanmaya başlanıyor. İnsanların neye göre oy verdiği düşündürücü hale geliyor. İlk sahnede seçilen yakışıklı adam oy kaybetse de, görüşleri seyirciye en yakın olan oyuncuyu da seyirciler kendi seçimiyle dışarı atmış oluyorlar. Beş adaydan son kalan ikisi de sahnede görüşlerini savunuyor, biri sisteme karşı gelip oy vermemesi için seyirci kışkırtıyor. En sonunda ne olduğunu söylemeyeceğim, görecek olanlar olabilir. Bu aralar gördüğüm en ilginç oyunlardan biriydi. Tiyatro salonuna girişte verilen o minik kumandanın yönettiği seçimler görmeye değer…