Salzburg Festivali

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
7 Mayıs 2014 Çarşamba

Cemal Reşit Rey’in Mayıs ayı programında Lizst’in ‘Macar Rapsodileri’ni görünce hemen bilet aldık. Konser iki gece üst üste tekrarlanacaktı, güzel olmalıydı...

Cumartesi gecesi salonda yerlerimizi aldık. Önlerdeydik... Dinletinin yarısı boştu. Tanıdık birkaç sima dışında tümüyle farklı bir kitle vardı. Görmeye alıştığımız müzikseverlerden çok değişikti ortam. İçim burkuldu. “Boşuna önlerde bilet almışız” diye içimden geçirdim. Rapsodileri iki Macar piyanistle, ülkemizin yetiştirdiği en iyi piyanistlerden Emre Şen yorumladı. Buna rağmen salonda ruh yoktu. Dinletinin sonunda müzisyenlere çiçek sunan görevliler bile uyumsuzdu. Büyük bir hayal kırıklığı içinde ayrıldık. CRR’in tıklım tıklım dolu olan lobisi, son dakikada bilet bulunur ümidiyle gişenin önünde uzayan kuyruklar geçmişte mi kalıyor?

Yoksa AVM’lerde açılan konser salonları ve diğer büyük mekanlar gerek sundukları program, gerekse yenilikleri ile yeni bir devir mi başlatıyorlar?

***

Geçenlerde Viyana’ya giden bir tanıdığım, Salzburg’da yapılan ‘The Sound of Music’ filminin ellinci yılı kutlamalarına katıldı. Festival kapsamında, rahatsızlığından ötürü gelemeyen ‘Von Trapp’ hariç tüm oyuncular oradaymış. Yaşlanmasına rağmen Julie Andrews’u ‘Neşeli Günler’deki gibi güleryüzlü görmek, etrafındakileri de neşelendirmiş. Filmde çekilen sahnelerin bulunduğu yerleri küçük topluluklar halinde gezen turistler oldukça keyifliymiş.

Sırtını Alpler’e dayamış olan Salzburg gerçekte küçücük bir yer. Tüm mekanları bir günde gezmek mümkün. Festival süresince yankılanan ‘Neşeli Günler’in nağmeleri çevreye huzur vermiş.

İnanılır gibi değil. Turizmi canlandırmak için nelere sahip çıkılıyor ve neler yapılıyor?

Bu anlatıdan etkilenmiş olmalıyız ki, dün gece ailece filmi seyretmeye koyulduk. Her birimiz ilk kez izliyormuş gibi keyif aldık, ‘klasikler ölmez’ sözleri gerçekten doğruymuş.