Her şeyden önce gerek Soma’daki üzücü maden kazasında, gerekse daha önceki maden ve iş kazalarında hayatlarını kaybeden tüm emekçilere Tanrı’dan rahmet, yaralılara şifa, geride kalanlara başsağlığı dilerim.
Umarım ki tüm toplum olarak hepimiz bu ve buna benzer daha önceki kazalar ve doğal afetlerde sorumluluk sahibi olduğumuzun bilincine varırız. Ve umarım ki bu felakette gerçek sorumlular bulunur ve fatura tek bir günah keçisine kesilmez.
Türkiye maden faciası, maden faciasının düşündürdükleri, sonrasında yaşanan olaylar, kavgalar, söylenen sözler ve gözaltılar ile sarsılırken dünya dönmeye devam ediyor.
Geçen sene, hatta bu senenin başında tartışılan bazı konular artık kamuoyunda tartışılmaz hatta haber yapılmaz oldu. Bazı konular popülerliğini yitirirken, bazı konular ise sanki özellikle unutturulmaya çalışılıyor.
Sene başında gelişmekte olan ülkeleri derinden sarsan ABD Merkez Bankası’nın varlık alım programını kademeli olarak azaltması ve sene sonunda tamamen durduruyor olacak olması artık eski öneminde değil Türkiye’de. Oysa parasal arzın azalmasının özellikle gelişmekte olan ülkelerde ciddi sıkıntı yaratacağının algısı vardı. Bu ülkelerin ve bu ülkelerde yerleşik şirketlerin bonolarının daha da düşmesi ve borçlanma maliyetlerinin artacağı gibi bir beklenti de vardı. Oysa korkulan olmadı. Tam tersine azalan arz miktarına rağmen risk iştahı eksilmedi ve piyasalar eskisinden çok da farklı olmayan yeni dengelere oturdu.
Euro - dolar paritesine bakıldığı zaman son üç ayda ilk ciddi hareket bu hafta yaşandı. Bunun nedeni ise Avrupa Merkez Bankası’nın sözlü müdahalelerle Euro’nun değer kazanmasını engellemeye çalışması. Piyasaların nabzının yükseldiğini gösteren başka bir enstrüman ise altın. Çok ufak oynamalarla altın nerdeyse son yıllardaki en durağan günlerini yaşıyor. Adeta hemen her şey durmuş ve herkes bir şeylerin olmasını bekliyor gibi. Bakalım piyasalarda neler olacak…
Ukrayna krizi sürerken, Rusya’ya bu nedenle yaptırımlar getiriliyor. Ancak öte yandan nükleer çalışmaları nedeniyle İran’a olan yaptırımlar yavaşça ve sessizce kaldırılıyor. İran, nükleer programını denetime açarken diğer yandan da gizlice Çin’den bakır boru içine saklanmış titanyum tüpler getirtmeye çalışıyor. Gizleyecek bir şeyi olmayan bir ülke neden böyle bir girişimde bulunur? İran’ın eninde sonunda bir problem yaratacağını anlamak hiç de güç değil. Amerika’nın İran açılımının sonuçlarının neler getirebileceğini kestirebilmek ise güç.
Öte yandan, bilindiği üzere İsrail ile Filistinliler ABD gözetiminde anlaşmaya çalışırken bir kez daha sonuca ulaşmayı başaramadılar. Filistin Özerk Yönetimi’nin Hamas’ı meşru olarak kabul etmesi İsrail’in masadan kalkması için yeterli oldu. Ancak barış görüşmelerinde İsrail’i baş müzakereci olarak temsil eden Adalet Bakanı Tzipi Livni geçen hafta Mahmud Abbas ile gayri resmi olarak görüştü. Yakın zamanda büyük bir gelişme beklenmese de medyaya yansımayan ikili görüşmeler kapalı kapılar ardında devam ediyor.
Tüm bu olan biten arasında Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı sayılan ve Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının yıldönümü olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı ne yazık ki bu yıl sessizce kutlanabildi. Genç nüfus oranı çok yüksek olan Türkiye’nin geçiştirilen gençlik sorunlarına ciddiyetle eğilinip, gençliğe yatırım yapılsa ülke hiç şüphesiz çok daha ileriye gider. Maalesef gençler için çok az şey yapılan ülkemizin Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.