Avrupa’nın küçük bir kasabasında başarılı bir tüccar olan David daha iyi koşullarda para kazanabilmek amacı ile Amerika’ya gitme kararı alır. Ancak ailesini kasabada bırakacak ve işlerini yoluna koyduktan sonra onları yanına aldıracaktır. Bu arada her ay onlara düzenli para gönderecektir. Bunu yapabilmek için kasabada tüccarlık yapan yakın arkadaşı Yankel’den yardım ister. Yankel hizmeti karşılığında küçük bir miktar alacak ve kalanını David’in ailesine verecektir. David arkadaşına güvendiğinden ‘istediği’ bir miktar parayı ailesine vermesini ister ve yola çıkar.
Birkaç ay sonra David burada başarıyı yakalar ve Kovno’da bulunan Yankel’in hesabına David’in ailesine verilmek üzere yüklü bir miktar para yatırılır. Yankel küçük bir miktarı David’in ailesine verir ve aslan payını kendine saklar. David’in ailesinin cesaretleri kırılmıştır. Onun Amerika’da başarılı olamadığını düşünüp üzülmektedirler. Ancak bir süre sonra David bir mektup yollar. İşlerinin çok iyi gittiğini ve yanına gelmelerine az kaldığını ekler. David Yankel’e gönderdiği para ile eşinin ve ailesinin de refah içinde yaşadığını umduğunu mektuba ekler. Bunu okuyan David’in eşi, Yankel’in kendisini aldattığını anlar ve hemen şehrin Rabi’si olan Rabi Yitshak Elhanan Spector’a gider ve durumu anlatır.
Rabi hemen Yankel’i çağırtır ve David’in yolladığı paraları neden eşine gerektiği gibi vermediğini sorar. Yankel kendini beğenmiş bir tavırla ‘sadece payına düşeni aldığını’ kalanını da verdiğini açıklar. David kendisine ‘istediği kadarını almasını ve kalanını eşine vermesini’ söylemiştir. O da ‘istediği kadar olan’ paranın yüzde doksanını almakta, eşine ise yüzde on vermektedir. Rabi birden ayağa kalkar ve bir soru sorar: “David sana eşine ne kadar vermeni söyledi?” Yankel de bir kez daha tekrar eder. “Ona tam olarak ne kadar istersen o kadarı ver dedi”. Rabi hemen kararını açıklar. “Kovno Rabi’si sıfatıyla kendine ayırdığın yüzde doksanlık bölümü David’in eşine vermeni emrediyorum” der. Yankel ‘ama neden’ diye sorunca da cevabı yapıştırır: “Çünkü bu tam olarak istediğin karar. Ona tam olarak kendine istediğin parayı vermen gerekiyor.”
Hepimizin ‘maaser’ gibi bir miktar parayı bizim kadar şanslı olmayanlara vermek üzere ayırmak zorunluluğumuz vardır. Bu miktar bizim geçimimizi engellemeyecek bir miktardır ve kalan miktarın daha büyük bir huzur içinde kullanılabilmesini sağlar. Ancak bir kişi açgözlü bir şekilde her şeyi kendisine ayırırsa sadece ‘kutsallık’ amacı ile verdikleri onun olabilecektir. Tanrı herkese yaptıklarının karşılığını ödeyecektir. Teilim 62’de yer alan pasuk bunu çok net ifade eder: “Ki ata teşalem leiş kemaaseu – sen insana yaptıklarına göre ödersin.”
HAG ŞAVUOT SAMEAH