Csanad Szegedi seçildiği Avrupa Parlamentosu’nun açılışına SS’leri anımsatan askeri bir üniforma ile katılır. Macaristan’ın Yahudilerden kendini koruması gerektiğini her fırsatta savunur. Ta ki Yahudi geçmişini öğrenene dek... Bu olağanüstü gerçek yaşam hikâyesinden bir ideolojinin insanı nasıl zehirleyebildiğini, aynı zamanda manevi değerlerin kişiyi nasıl kötülüklerden arındırabildiğini kavrama adına alınacak dersler var.
Csanad Szegedi’nin Macaristan’daki Nazi yanlısı Jobbik Partisi milletvekili ve başkan yardımcısı olduğu dönemlerde dile getirdiği antisemit ve Yahudi karşıtı söylemlerine, partisinden uzaklaştırılmasına kadar olan gelişmelere gazetemizin dış haberler ve kültür sayfalarında, pek çok kez yer verdik.
Annesinin Yahudi olduğuna dair söylentilerin yayılmaya başlaması üzerine 2009 yılında Szegedi’nin ırkçı kariyeri sarsılmaya başladı. ‘Associated Press’, onun rüşvet vererek bu iddiayı ortaya atan kişiyi susturmaya çalıştığını ileri sürdü. Ancak 2011 yılında mensubu olduğu faşist parti kendisine istifa edip etmeme konusunda 24 saat süre tanıdı. Bunun sözde nedeni Yahudi kökeni değil, kökenini gizleyip yalan konuşmuş olması idi.
İsrail Kanal 2’de izlediğim, İlana Dayan’ın ‘Uvda’ (Gerçek) adlı programında, Szegedi, tanınan süre içinde Rav Shlomo Koves ile birlikte annesinin mezarını ziyaret ettiğini ve babasının da Yahudi olduğunu öğrendiğini anlattır.
Szegedi, halen hayatta olan bir Holokost kurtulanı olan büyükannesi Magdolna Klein’i görmeye gider. Büyükannesi yaşamı boyunca uzun kollu giysiler giyerek gizlediği kamplarda koluna kazınmış numarayı gösterir ve büyükbabası ile Ortodoks dini kurallarına göre evlendiğini, ancak günün koşullarında bunu kendi çocukları ve torunlarından gizlemeyi uygun gördüğünü açıklar. Szegedi kararını verir; o bir Yahudi idi ve bundan böyle Yahudi dininin gereklerini yerine getirerek yaşamını sürdürmek istiyordu.
Oysa Macaristan dini otoriteleri ikilem içindedir; Yahudiliğe bu denli zarar veren, bundan sadece bir yıl önce Macaristan’ın Yahudilerden kendini koruması gerektiğini savunan birinin pişmanlığı kabul edilebilir miydi? Rav Koves altı aylık bir deneme süresi tanınması yönündeki bir görüşün çok mantıklı göründüğünü ancak Alaha’ya (Yahudi dini kurallarına) göre ‘Hozer Be Tşuva’ (pişmanlık duyan) bir Yahudi’nin anında kabul görmesi gerektiği görüşünün benimsendiğini açıklar.
Geçmiş tüm siyasi görüşlerini ret eden Csanad Szegedi Budapeşte’nin Habad Ravı Baruch Oberlander’in yardımıyla bir yıl boyunca Tora eğitimi gördü, İbranice öğrendi. Her gün dini vecibelerini yerine getiren, Şabat ve Kaşerut kurallarına uyan bir Yahudi’ye dönüştü. İsrail’de Ağlama Duvarı ile Yad Vaşem’i ziyaret etti. İzlediğim televizyon programında kendisini ‘Tefilin’ takarken ve dua sırasında görmek oldukça şaşırtıcıydı.
Szegedi’nin öyküsü Yorker’ gibi pek çok dergilerde ve medyada yer buldu. İlginç olan neydi? Amerikan kültürü ‘bad-guy turns good stories’ türünden hikâyelere bayılır. Belki ‘kötü adam-iyi adam’ ikileminin etkisinde olan bizler de aynı duyguları paylaşabiliriz.
Ancak Szegedi’nin tavrının marjinal, bir uçtan diğerine geçen ‘borderline’, sınırda kişilik bozukluğundan kaynaklandığını, dine yönelişte samimi olsaydı sessizliğini koruyarak kendini unutturmasının doğru yol olacağını ileri sürenler de var.
Szegedi, başka bir şansı kalmayınca ‘Nazi dönmesi bir Yahudi’ olarak kariyer yapmayı amaçlayan, yaşamını kitaplaştırıp servet sahibi olmayı düşünen oportünist bir kimse olabilir mi?
Bence henüz otuz yaşlarında olan bu eski faşist / yeni dindar kişinin gerçeküstü hayat hikâyesinden insani değerler, Tanrı inancı ve kimlik konusunda alınacak pek çok ders var; bir ideolojinin insanı nasıl zehirleyebildiğini, aynı zamanda manevi değerlerin kişiyi nasıl kötülüklerden arındırabildiğini görme adına...
Önemli olan Szegedi’nin bu antisemit, nefret dolu geçmişine karşın gerçek bir Yahudi kimliğine sahip olup olamayacağı değil, ötekine karşı nefret ve düşmanlık duygularına sahip kişilerin bu saplantılarından nasıl arınabileceğidir.