Belki de diğerlerinden en farklı Dünya Kupası’na tanıklık ediyoruz bu keyifli yaz günlerinde.
Son iki Avrupa Kupası’nı evine götüren son Dünya Kupası Şampiyonu İspanya’nın daha grup aşamasında elendiği bir turnuvadan bahsediyoruz. İngiltere de İspanya ile aynı kaderi paylaşırken turnuvanın diğer favorilerinin de zaman zaman sendelediği ortada.
Durum şu ki, bu Dünya Kupası’nda ilk defa her takım kupaya daha ortak. Sadece favoriler değil diğer takımlar da mücadelenin tam ortasında; hiçbir takım kaybetmek istemiyor, hepsi kazanmak için her şeylerini ortaya koyuyorlar. İşte tam da bu sebepten dolayı çok zevkli bir turnuva yaşıyoruz. İspanya’nın tiki takasından, İtalya’nın rakiplerini usandıran savunmasından daha öte bir futbol anlayışı hâkim bu Dünya Kupası’na. Messi’li Arjantin’in İran’ı yenmekte zorlandığı, müthiş bir nesil yakalamış Almanya’nın Gana karşısında soğuk terler döktüğü bir turnuva bu. Zayıfın güçlüye kafa tuttuğu bir futbol şöleni.
Arjantin’in ilk on birinden isimler; Messi, Agüero, Higuaín, Di María… Hepsi oynadıkları kulüpler bünyesinde birer yıldız, hepsi futbol kariyerinin zirvesinde. Seyirciler arasında Diego Maradona. Hepsi birbirinden yetenekli müthiş bir genç nesil yakalamış Almanya; Mario Götze’sinden Mesut Özil’ine, Thomas Müller’inden Bastian Schweinsteiger’ine bir sürü güçlü isim. Bunlara rağmen kupayı Almanya kaldırır, Arjantin finale kalır vs diyemiyoruz; çünkü onlar da turnuva içerisinde zorlanıyorlar. Almanya bu güçlü hücum hattına rağmen hâlâ forvet olarak Klose’den medet umuyor. Arjantin’de bir şeyler eksik, takımda bir iletişimsizlik havası var sanki. Brezilya eski Brezilya değil, zaten o Ronaldo’lu, Roberto Carlos’lu Ronaldinho’lu efsane kadroyu yakalamak çok zor olsa gerek. Hollanda ise geçmiş senelere oranla daha formda bir tablo çiziyor; istekli görüntülerinin arkasında belki geçtiğimiz Dünya Kupası’ndaki sürpriz erken vedaları, belki de ondan önceki senelerde hep çok yaklaşmalarına rağmen bir türlü kupayı kaldıramamaları ve bundan kaynaklanan kupa özlemleri olabilir. Yine çok genç bir takım Belçika; rakipleriyle karşılaştırıldığında deneyimsiz bir ekip belki ama bünyesindeki genç yetenekler Lukaku, Mirallas, Fellaini ve Atlético Madrid’in başarılı kalecisi Courtois gibi isimlerle turnuvanın en ilgi çekici takımlarından olduğu kesin. Ve tabi ki Uruguay; sadece Suárez ismi bile rakiplerini korkutmaya yetiyor. Dünyada şu anda ondan daha formda bir futbolcu yok kesinlikle; topa hâkimiyetiyle, kendine hayran bıraktıran oyunuyla İngiltere karşısında ülkesinin en önemli silahı olmuştu Luis Suárez.
Saydığımız ve sayamadığımız her takımı izlemesi ayrı bir zevk, ayrı bir heyecan. Dünya Kupası maçları akşamları evde geçirme sebebi, yaz günlerinin en büyük eğlencesi. Ve tabi ki en güzel haber... Daha önümüzde upuzun bir turnuva var, daha en heyecanlı yerlerine gelmedik bile!
Bize gelince,
Dünya Kupası söz konusu olunca aklına 2002 Dünya Kupası gelmeyen çok az kişi vardır aramızda. Uluslararası futbol turnuvalarındaki en önemli başarımız üçüncülüğü elde ettiğimiz o turnuvanın heyecanı çoğumuzda büyük yer etmiştir. Ülke olarak futbol ile yatıp kalktığımız, futbol soluduğunuz o günleri bir daha tekrar yaşayabilmek kim bilir ne güzel olurdu. Keşke biz de bu sene bu futbol şöleninin içerisinde yer alabilseydik, keşke biz de bu heyecana ortak olabilseydik diye düşünmüyor değil insan...