Derler ki, Goethe’nin yaşama gözlerini yummadan önceki son sözleri şu olmuş: “Işık, biraz daha ışık!”
Söylendiğini ya da niçin söylenmiş olduğunu kesin olarak bilemesek de, bir ömür boyu ışığın, aydınlığın peşinde koşmuş olan böyle bir düşünüre yakıştırıldığında, bu sözleri hiç yadırgamıyoruz. Belki gerçek anlamıyla gözlerinde giderek kararan dünyasını vurgulamıştır, belki de simgesel anlamlarını göz önünde bulundurarak çevresindekileri düşündürmeye yöneltmiştir. Benim de bu yola çıktığım gibi!..
Işığın ne olduğu sorusuna karşılık, bilimsel yanıtları bir yana bırakalım. Çeşitli kaynaklardan zengin içerikleriyle bu konuda bilgilenebiliriz. Onun yerine, bir kavram olarak bizim için ne anlamlar içerdiğine odaklanalım:
Yaradılış öyküsünde Tanrı’nın ilk eylemidir!
Işık, her şeyden önce bizim için gerekli olan aydınlığın kaynağıdır!
Körelmiş olan duygularımızı tutuşturan bir yaşam kıvılcımıdır!
Engin denizlerde yeni bir ufuk çizgisi, kör karanlığı aydınlatan düşüncedir!
Çorak topraklarımızda açan bir umut çiçeğidir!
Sürekli kendini aşan bilimdir, yenilenen sanattır, yaşamın her alanında bilenmiş deneyimdir, akılcı bilgidir!
Yolunu yitirenlere, yönünü bulamayanlara, bir kavşakta kararsız bekleyenlere, umarsızlara yol gösterendir!
Bu kavrama her birimiz kendi bilgi, birikim ve deneyimlerimiz oranında simgesel anlamlar yükleyebiliriz; ama anlatacağımız bir öykü, alacakaranlığımıza küçük de olsa bir ışık tutabilir:
Bir zamanlar aynı öğretmenle yıllardır çalışan bir öğrenci varmış. Öğretmen öleceğini hissettiği zaman, ölümünü bile bir ders haline getirmek istemiş. O gece, eline bir meşale alıp öğrencisini yanına çağırmış ve onunla birlikte ormanın içinde yürümeye koyulmuş. Çok geçmeden ormanın ortasına varmışlar, öğretmen hiçbir açıklamada bulunmadan elindeki meşaleyi söndürmüş. “Ne oldu?” diye sormuş öğrenci. Öğretmen “Bu meşale söndü artık.” diye yanıt vererek yürümesini sürdürmüş. Öğrenci, sesi korkuyla titreyerek arkasından bağırmış: “Beni burada karanlıkta mı bırakacaksın?” “Hayır! Seni karanlıkta bırakmayacağım.” diye yanıtlamış öğretmen. “Seni ışığı araman için yalnız bırakacağım!”
Ömrümüz boyunca her dönemde yolumuza ışık tutanlar, bizi her alanda aydınlatanlar olmuştur. Kimi zaman onların tuttukları bu ışıkla yaşantımızı şekillendirmiş, düşünsel ve duygusal alanlarımızı zenginleştirmiş, yaşantımıza yeni anlamlar katmışızdır. Kimi zaman da bu aydınlığı başkalarına yansıtarak, bir ayna görevini üstlenmişizdir. Önemli olan ister gerçek, isterse simgesel anlamda olsun, her türlü karanlığa karşı vermiş olduğumuz savaşım kadar, bu konuda atmış olduğumuz kararlı adımlardır. Dileyelim ki tüm yaşantımız boyunca, her alanda bir ışık, her zaman yolumuzu aydınlatsın!