İlk söylendiğinde ne zor kelime değil mi?
Ama insan yaşı ilerledikçe sabrın aslında ne kadar dolu, ne kadar değerli ve ne kadar önemli bir kelime olduğunu öğreniyor.
Hissettiğini, düşündüğünü anında söylemeyip uygun zamanı bekleyenlerin, canı yandığında bile karşılığını hemen vermemeyi seçenlerin hayatın bir yerinde nasıl feraha çıktıklarını gördükten sonra anladım sabrın değerini...
İnsan gençken tez canlı ve umarsız olur. Gençliğin en belirgin özelliği bu zaten. Hızlı ve düşüncesiz davranmak... Sonra da sonuçlarına katlanmak ya da katlanmaya çalışmak... İnsan gençken düşünmeye üşeniyor, düşünmeye vakit ayırmayı seçmiyor, o kısacık an için belki de günlerce gözyaşı döküyor bilmeden...
Yaş almak güzel şey...
Yaş aldıkça, olgunlaştıkça kıymetini anlıyor insan hayatın. İster işte ister özel yaşamda, herkesi dinlemeyi, herkesin fikrinden bir sonuç çıkarmayı öğreniyor. Anlık davranmamayı, beklemenin kıymetini bilmeyi seçiyor.
Ve kazanıyor.
Olgun, aklı başında ve sabırlı oluyor.
Önce kendisi için,sonra yakın çevresi için...
Hayatın adaletini, güneşin balçıkla asla sıvanamayacağını, doğruların er ya da geç ortaya çıkacağını, haklının haksızın belli olacağını öğreniyor.
Dur bakalım, diyor hayata ve kendine....
Dur bakalım, şimdi sırası değil, günü gelir bu konu da konuşulur hatta belki konuşulmasına gerek bile kalmaz.
Öyle de oluyor.
Yaşım ilerledikçe hayatı daha çok sevdiğimi fark ediyorum. Yirmili hatta otuzlu yaşlarda kendimi ne kadar çok yorduğumu fark edip şaşırıyorum o halime...Gereksiz mevzular, önemsiz ayrıntılar hatta bazen gereksiz kşiler için kafa yormuşluklarım, neden demişkilerim, yanlış anlaşıldığım için kendimi anlatmaya kalkmışlıklarım var benim de her genç gibi...
Oysa şimdi hayatın tüm getirilerine kollarımı açmış yaşamanın, onları kucaklamanın, Tanrı’nın ne eylerse güzel eyler, vardır bir bildiği, gerçeğinden yola çıkmanın tadına varıyorum.
Etrafımda hep sevdiklerim, değer verdiklerim var.
Kimse için kendimi çok yormuyor, istediğimi yapıyor, istemediğimi yapmıyorum.
Bunu da bana gençler öğretti bir bakıma.
Gençlere bakarak kendi gençliğimde yaptığım yanlışları hatırlamayı, unutmamayı öğrendim seneler içinde.
Onları anlıyor, çok fazla yormuyor, onlardan ümit kesmiyor olmamın da temelinde bu var:
Sabır.
Nasıl olsa görecekler, nasıl olsa fark edecekler, nasıl olsa anlayacaklar.
Sadece zamana ihtiyaçları var, yeter ki yaptıkları tehlikeli olmasın, onlara büyük bedeller ödetmesin.
Yoksa herkes bir gün büyüyor.
Hayatın için de her türlü kayıp var, bunlardan biriyle yüzleştiğinde yaşamanın, sevmenin, ümit etmenin ve her şeyden önemlisi sabretmenin farkına varıyor herkes bir gün bir yerde.
Gençleri anlamak için, onları daha iyi şekillendirebilmek için doğruyu, güzeli, iyiyi onlara bıkmadan anlatmak gerekiyor ve tabii sabretmek...
Bu anlatılanları anlayıp yaşamlarını böyle şekillendirdiklerinde yüzümüzde beliren gülümseme bize arada gösterdiğimiz sabrın en güzel meyvesi olacaktır.
Olgunluğun en güzel özelliği sabır...Gösterebilene ne mutlu...